HOŞSÂDA
3 Kasım 2006 Cuma 12 Şevval 1427 sayı: 50
Sözün Özü
Allah Teala buyuruyor:
“O halde sen ve beraberinde tevbe edenler, emrolunduğunuz şekilde, dosdoğru yolu tutun. Sizden hiçbiriniz büyüklenip, Allah tarafından konulmuş sınırları aşmayın; çünkü unutmayın yaptığınız her şeyi Allah görüyor.”
(Hûd: 11/112)
“Rabbimiz Allah’tır deyip, dosdoğru yol üzerinde durmaya devam edenler için korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir. Onlar cennetliklerdir, işlediklerinin karşılığı olarak, orada ebedi kalırlar.” (Ahkâf: 46/13-14)
Ebû Amr Süfyân İbni Abdullah radıyallahu anh şöyle dedi:
-“Yâ Resûlallah! Bana İslâm’ı öylesine tanıt ki, onu bir daha senden başkasına sormaya ihtiyaç hissetmeyeyim”, dedim.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
-“Allah’a inandım de, sonra da dosdoğru ol!” buyurdu. (Müslim, İman)
Medeniyet
DİYALOG, KUZU POSTUNA SARILMIŞ
BİR MİSYONERLİK HAREKETİDİR
1- Öncelikle Efendimiz’in (sas) şahsiyetli ve Kur’an merkezli önderliğinde, Al-i İmran suresinin 64. ayetinde buyurulduğu şekliyle diyalogun sürdürülebilir olduğunu söyleyebilirim:
“Ey kitap ehli, sizinle bizim aramızda ortak bir kelimeye gelin, Allah’tan başkasına ibadet etmeyelim, ona hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve hiçbirimiz Allah’tan başka rab edinmeyelim.”
Dikkat edilirse ayet, diyalogun ön şartı olarak tevhid’i ortaya koymaktadır…
2- Müesses Kilise, İslam’ı ve onun Peygamberini, asla vahyi anlamda din olarak kabul etmez… Diyalogcular açık olarak şunu söylerler: “Eğer biz Hz. Muhammed’i peygamber ve yahut Kur’an’ı ‘Vahyi Kitap’ olarak kabul edersek, o zaman Hıristiyan olmamızın anlamı kalmaz.”
3- Diyalog, bir Vatikan projesidir. Amacı da barışı filan korumak değil, aksine Müslümanları kimliksizleştirmek-edilgen hale getirmek ve Hıristiyanlaştırmaktır. Yani diyalogun öznesi Vatikan, nesnesi ise Müslümanlardır.
Zira diyalogu başlatan Papa 23. John ve onun ölümünden sonra devam ettiren Papa 6. Paul, yaptıkları konuşmalarda; Müslümanlarla yaptıkları diyalogun esas gayesinin, İbrahim’i gelenekten gelen Müslümanlara, Matta İncilinin de öngördüğü şekilde, İsa-Tanrının kurtarıcı misyonunu anlatarak, İncil’in mesajını onlara ulaştırmak olduğunu açıkça söyler. Zaten bundan dolayıdır ki, diyalogun teorisyenlerinden olan Kardinal Francis Arinze, diyaloga katılan Hıristiyan katılımcıyı “holy pilgrim” (kutsal hacı) olarak yad eder…
4- Diyalog bu şekliyle İslam topraklarının işgaline ve Müslüman katliamına meşruiyet kazandırmaktadır. Zira konsil kararları Hz. Muhammed’e ve İslam’a hakareti yasaklamayan ve halen Benediktus gibi İslam’ı vahyi bir din olarak kabul etmeyen ve Peygamberimizi –haşa- “şeytan” olarak algılayan bireylerle şaraplı toplantılarda Kur’an okutulmak suretiyle bir araya gelmek, onları taltif etmek, Müslümanların direncini ve azmini azaltır.
Fıkhımızda Hz. Muhammed’e açık yahut gizli “şeytan” diyen birilerinin elini sıkmanın hükmünü sizlere bırakıyorum.
5- Diyalog bu şekliyle bir monologdur. Müslüman katılımcılar sadece birer figürandır. Bırakın diyalog toplantılarında Müslümanları anlamayı ve İslam’ın Batı’daki imajını düzeltmeyi, aksine, 1965’te Vatikan tarafından diyalogun resmen yürürlüğe girmesinden itibaren İslam ve Müslümanların imajı daha da kötüleşmiş ve İslam terörizmle özdeşleştirilmiştir. Yani Diyalogun Müslümanları anlamada ve imajını düzeltmede hiçbir katkısı söz konusu değildir.
Diyalogun barışı korumada hiçbir etkisi olmamıştır, aksine, diyalogun yürürlüğe girmesinden on beş sene önce, yani 1950’den itibaren BM verilerine göre 1.3 milyar insan öldürülmüştür ve bunların 500 milyonu Müslüman’dır. Dikkat edilirse, buna Haçlıların, Moğolların, Rusların, Sırp, İngiliz, Fransız, Hollanda, İspanya ve Portekizlilerin yaptığı Müslüman katliamı dahil değildir. Hani diyalog barışı korumaya yönelikti ?
6- Diyalog yoluyla Batı’nın İslam’ı öğrendiği, tam bir kuyruklu yalandır. Zira Batılılar İslam’ı bizden, özellikle diyalogcu çevreden daha iyi bilmektedirler. Örneğin hiçbir diyalogcunun tasavvuf bilgisi, L. Masignon; Kur’an tarihi bilgisi T. Nöldeke; İslam bilmi bilgisi Helmut Ritter; İslam felsefesi bilgisi Henry Corbin; İslam medeniyeti bilgisi H. Gibb; İslam tarihi bilgisi Dozy, W. Berthold ve M. Watt; Kur’an semantiği bilgisi T. İzutsu; Ortadoğu çalışmaları B. Lewis ve Udo Stanbach kadar iyi değildir. Efendim, bunların bir çoğu öldü. Doğru, fakat çömezleri bizim diyalogculara argo bir tabirle, en hafifinden beş çeker. Zira bizim diyalogcuların birçoğu, harf devriminden önce ölen dedesinin mezar taşını bile okuyamaz. Bunlar mı Vatikan’la boy ölçüşecek?
Kur’an, açıkça “Allah üçün üçü diyenlerin kafir olduğunu” açıkça beyan etmiştir.
10- “İbrahimi Gelenek” kavramı, Hz. Muhammed ve Kur’an hakem olmadan sakat bir kavramdır. Zira Yahudi ve Hıristiyanların kitabında geçen Hz İbrahim ve ondan sonra gelen peygamberlerin şahsiyeti, Kurân’ın anlattığının aksine, yüz kızartıcıdır. Haşa, Hz. İbrahim hanımını Firavun’a, oğlu İshak da Filistilerin Kralı Abi Melek’e peşkeş çekmiştir, Hz. Lut kızları ile zina etmiş. Hz. Yakup iki kız kardeşi bir arada almış ve yine Hz. Davut Hitti Urya’nın karısı Beth Şeba ile zina etmiştir. Vs. Yine Hıristiyanlar da Hz. İsa’ya aynı iftirayı atarlar. Özellikle M.
Luther’e göre İsa, Mecdelli Mereyem (Maria Of Magdelena) ile üç kez zina etmiştir. Görün ki, Hıristiyan Kutsal kitabında (bible) Peygamberler ne hale sokulmuştur. Kur’an’a göre, elinde balta ile inkilapçı bir biçimde putları kıran, Allah bir diyen Hz. İbrahim’in prototipi, tahrif edilmiş Tevrat ve İncil’de yüz kızartıcıdır. Demek ki, İbrahimi gelenekten aynı şeyi anlamıyoruz. Ve bu geleneğin son biçimi Kur’an ve Hz. Muhammed (sas) olduğunu kabul etmeden diyalog olmaz.
11- Peki diyalog değil de savaş mı yapalım? Hayır, bundan bu sonuç çıkmaz. Diyalog yapalım ama şartları Vatikan koymasın. Müslümanlar olarak projenin nesnesi değil, öznesi olalım.
Ve şunu söyleyelim: Gelin Al-i İmran suresinin 64. ayeti kerimesinde buluşalım. İslam’a ve Hz. Muhammed’e hakaretten vazgeçin, Müesses Kilise olarak Batı’nın İslam dünyasındaki tüm katliamlarını ve insanlık dışı uygulamalarını kınayın ve bu işgal ve katliamlara örtülü veya açık destek vermeyin. Tıpkı Papa II. Jean Paul’un Ermeni Patriği II. Karakin’le görüşmesinde, Türkiye’yi Ermeni soykırımı ile suçlaması ve Türkiye’nin gerçek sahiplerinin Hıristiyan Ermeni ve Arapların olduğunu söyletmesi gibi.
Diyalogu bir misyonerlik projesi olmaktan çıkarın, Christiana Famile gibi dergilerinizde Türkiye’yi Kilisenin kutsal toprakları olarak göstermekten vazgeçin, gelin o zaman diyalog yapalım...
Dr. Lütfü Özşahin
MÜSLÜMANLAR ARASI DİYALOG
Peki, tamam da Hıristiyan ve Yahudilerle veyahut diğer din mensupları ile diyalog kurmayalım mı ? Evet, kuralım amma Vatikan’ın misyonuna tabi olarak değil. Bu iş Müslümanca olsun. Yani, tıpkı Efendimiz’in (sas) katıldığı “Hılf-ul Fudul” cemiyeti gibi, insanca olsun.
Hak ve adalet mücadelesi... Şimdi ey Hıristiyanlar, Yahudiler ve diğer din mensupları, şu esaslar üzerinde diyalog yapalım:
1- Âl-i İmran Suresi’nin 64. ayetinde ifade olunduğu gibi, Allah’tan başkasına ibadet etmeyelim, O’na hiçbir şeyi şirk koşmayalım. Yani, onu teslis ve benzeri dogmalarla üçe beşe çıkarmayalım. Birbirimizi rab edinmeyelim; yani ruhbanları, din adamlarını, alimleri, siyasileri, şeyhleri, yöneticileri Allah’ın otoritesinin üzerinde haram ve helal koyucu olarak görmeyelim.
2- Zulüm, haksızlık, adaletsizlik, şiddet, sömürü ve katliam nereden gelirse gelsin, hep beraber karşı koyalım. Hak ve adalet mücadelesi yapalım.
3- Gelin, İslam dünyasında sömürüyü en ücra köşelere yaymak için, demokrasi, insan hakları, özgürlük maskesi altında işgallerini sürdürerek acımasız bir şekilde insanlık tarihinin en çirkin katliamlarından birisini gerçekleştiren Haçlı ve Siyonist cepheye “dur” diyelim. Bunu sadece İslam dünyası için değil, Latin Amerika, Vietnam ve benzer ülkeler için de yapalım.
4- Gelin, yine aydınlanma, modernite, anlamsızlık ve nihilizmin bir ürünü olan ateizme, değerlerin izafiliğine, her türlü cinsel sapkınlığa, uyuşturucu ve alkolizme, velhasıl hedonizme-ahlaksızlığa karşı ortak bir cephe oluşturalım.
5- Gelin, Afrika’da ve dünyanın diğer bölgelerinde açlıktan ölen milyonlarca çocuğu ve insanı kurtarmak için hep beraber fonlar oluşturalım. Buraları sömürdüklerinden dolayı açlığın ve sefaletin hakim kılınmasına neden olan emperyalistleri ve yerli işbirlikçileri kovmak için çaba sarf edelim. Her türlü ırkçılığa, ayrımcılığa ve etnik çatışma senaryolarına “dur” diyelim.
6- Gelin, Amerika, İsrail, İngiltere, Fransa ayrımı yapmadan tüm bir insanlığı tehdit eden NBC silahlarına karşı ortak tavır alalım. Sadece İran’a karşı birleşmeyelim. Bu konuda adil ve tarafsız olalım. Yaradılışı fesada uğratmayalım
7- Gelin, tüm dünya kaynaklarının üç beş emperyalist ülkenin elinde, “pazar tektanrıcılığı” adına daha çok üretip daha çok tüketme uğruna, heba olmasına izin vermeyerek, bir gezegen sorununun ortaya çıkmasını engelleyelim. Yani, Kur’an-ı Kerim’in deyimi ile yaratılışı fesada uğratmayalım. Dünya kaynaklarını hakça paylaşalım, ihtiyacımız kadar harcayalım. İnsan ihtiyaçlarını, sömürgecilik adına sonsuzlaştırmayalım.
8- Gelin, Amerika ve müttefiklerinin demokrasi ve insan hakları adına dünyayı ele geçirme taktik ve stratejileri devam ettiği, Ortadoğu’da İsrail koşulsuz desteklendiği sürece barışın sağlanmayacağını ve bu durumun ileride tüm dünya insanlarını ilgilendiren bir dizi savaşa yol açacağını itiraf edelim ve bu oluşuma karşı ortak mücadele edelim.
9- Gelin, kaynaklarımızı ve zenginliklerimizi daha çok insan öldürme adına silahlanmaya, daha semiz ve güzel olma adına kozmetik sanayine ve güzellik salonlarında heba etmeyelim. Buralara ayırdığımız kaynak ve paraların yarısı dahi olsa açlığın, sefaletin, hastalıkların ve eğitimsizliğin kaldırılması için seferber edelim.
10- Gelin, insanı varlığın kendisinden, yani Allah’tan, sevgiden, aşktan, tevhitten, ilimden, irfandan koparan, kula kul yapan, sömüren, iğdiş eden tüm despotlara, otoriter ve totaliter oluşumlara insanlık adına “dur” diyelim.
11- Gelin, ırkçı bir dürtü ile sadece Batı medeniyetini insanlığın geldiği son merhale olarak görmeyelim. Bu medeniyetin dışında da medeniyetler ve insanların var olduğunu, meşru olduğunu, bütün dillerin, renklerin, ırkların Allah’ın ayetlerinin bir yansıması olduğunu kabul ederek barışı tesis edelim. İşte Müslümanca ve insanca diyalog budur…
Dr. Lütfü Özşahin
|