Kardeşlik ve Sevgi

G E N Ç
H O Ş S Â D A

"Kendinle beraber başkalarının saadeti için 
yaşanan bir hayat,
yaşamaya değer erdemli bir hayattır."

bir kıssa bir hisse:
KARDEŞLİK VE SEVGİ


İslam’da kardeşlik denince elbette ilk akla gelen Asr-ı Saadet’te, Ensar ve Muhacir kardeşliğidir. Allah rızası için, Mekke’de her şeyini ama herşeyini bırakıp Medine’ye hicret etmiş bulunan, Muhacir Müslümanlara, Medineli Müslümanlar muhabbet ve samimiyetle kucaklarını açmışlar, ellerinden gelen her türlü yardımı onlardan esirgememişler ve bütün insanlığa ibret olacak bir kardeşlik tablosu sergilemişlerdir.
Rasulullah (sav), hicretten kısa bir süre sonra Muhacirle, Ensarı kardeş ilan etti...Bu neseb kardeşliğini, fersah fersah geride bırakacak bir kardeşlikti, iman ve din kardeşliği idi.
Muhacirler, "Ensar kardeşlerimiz bize mal, mülk verdi, iâşemizi temin etti, barınacak yer sağladı" diyerek boş oturmamışlardır. Herbiri elinden gelen gayreti göstererek, mümkün oldukça kimseye yük olmamaya çalışıyorlardı.

Bunun en canlı örneği Rasulullah tarafından birbirine kardeş ilan edilen Sa’d bin Rebi (r.a.), Abdurrahman bin Avf’a (r.a.) "Ben mal cihetiyle Medineli Müslümanların en zenginiyim, malımın yarısını sana ayırdım." demişti. Büyük Sahabi, cennetle müjdelenen 10 kişiden biri olan Abdurrahman bin Avf’ın (r.a.) verdiği cevap yapılan teklif kadar ibretlidir: "Allah (cc), sana malını hayırlı kılsın. Benim onlara ihtiyacım yok. Bana yapacağın en büyük iyilik, içinde alış-veriş yaptığınız çarşının yolunu göstermendir." buyurmuştur.
Ticarete başlayan Abdurahman bin Avf (r.a.), Rasululah’ın da kendisi için malının çoğalması ve bereketlenmesi için yaptığı duanın da yardımıyla kısa zamanda Medine’nin sayılı tüccarları arasında yerini aldı. Bir keresinde 700 deveyi yükleriyle birlikte Allah yolunda tasadduk etti. Allah’ın verdiğini yine Allah yolunda harcıyordu. Evet, kurulan bu manevi kardeşlik hiçbir milletin tarihinde rastlanmayacak eşsiz bir şeref tablosudur. Bu kardeşlik neticesinde asr-ı saadet dönemi yaşanmıştır. İslam’ın kısa zamanda inkişafına vesile olmuştur.

KARDEŞLİK ADABI
- Kardeşlik iki türlüdür:
a) Neseb kardeşliği b) Din kardeşliği
- Rabbimiz buyuruyor: “Müminler muhakkak kardeştir.”
- Rasulullah (sav): “Allah yolunda ikişer ikişer kardeş olunuz”
- Müslüman kardeşimizin adını ve baba adını öğrenelim.
- Onunla samimi bir şekilde ilgilenelim.
- İkram edelim, gıyabında koruyalım ve dua edelim.
- Onunla ve özellikle de ailesiyle iletişimimizde İslami ölçülere (sözünde durmak, haremlik, selamlık, vb. konularda) uyalım.
- Ebû Hüreyre (ra), Allah Rasûlü'nün şöyle dediğini nakletmiştir: "Müslümanın müslüman üzerindeki hakkı altıdır: Ona rastladığın zaman kendisine selâm ver, seni yemeğe davet ederse icâbet et. Senden öğüt isterse öğüt ver. Aksırır da Allah'a hamd ederse "yerhamükellah" (Allah sana merhamet etsin) de. Hastalanırsa kendisini ziyaret et. Vefat ederse cenazesinde hazır bulun." (Buhârî, Cenâiz, 2; Müslim, Selâm, 4-6).
- Kardeşimize nasihat edelim, yanlış yaparsa uyaralım, istişare edelim.
- Müslüman kardeşimizin hastalığında veya yokluğunda aile efradını koruyalım.
- Hasta olursa ziyaret edelim, ihtiyacını giderelim
- Vefat ederse cenazesinde bulunalım, hizmet edelim.

bir kıssa bir hisse:
BİRBİRİNİZİ ALLAH İÇİN SEVMEDİKÇE…


Bir gün sormuşlar, ermişlerden birine; "Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?"
"Bakın göstereyim" demiş ermiş. Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi oturmuşlar yerlerine. Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da derviş kaşıkları denilen bir metre boyunda kaşıklar. Ermiş "Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz" diye bir de şart koymuş.
"Peki" demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan.
Bunun üzerine "Şimdi..." demiş ermiş. "Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe." Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa. "Buyrun" deyince her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp, sonra karşısındaki kardeşine uzatarak içmişler çorbalarını. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan.
"İşte" demiş ermiş. "Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse o aç kalacaktır. Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafından doyurulacaktır. Şüphesiz şunu da unutmayın, hayat pazarında alan değil veren kazançlıdır, her zaman..."

YEME ve İÇME ADABI
- Yemekten önce elleri yıkayalım, temizliğe dikkat edelim.
- Meyveleri yıkamadan yemeyelim.
- Helal ve temiz olan şeylerden yiyip içelim, şüphelilerden ve haramlardan uzak duralım.
- Sağ elimizle yiyelim ve içelim. Çatal, kaşık ve ekmeği sağ elimizle ağzımıza götürelim.
- Yemekten ve içmekten önce Bismillah, sonra da Elhamdülillah diyelim.
- Önümüzden yiyelim
- Yemeği kötülemeyelim
- İsraf etmeyelim, tabağımızı iyice sünnetleyelim (temizlemek).
- Ekmek kırıntılarını yiyelim.
- Acıkınca yiyelim.
- Hazır olan şeyleri yiyelim, lükse ve şatafata özenmeyelim.
- Sofraya edeblice oturalım, bir şeye dayanmadan yiyelim.
- İkram edelim, misafirlerimizle beraber yiyelim.
- Besmeleyi sesli söyleyelim, tuz ile başlayalım.
- Az yiyelim. Midenin üçte birini yemeğe, üçte birini suya ayıralım, üçte birini de boş bırakalım.
- Yemeği iyice çiğneyelim, yemek seçmeyelim, sıcak yemeyelim, yemeğe üflemeyelim.
- Ağzımızı şapırdatmadan, kapatarak yiyelim, ağzımızda lokma ile konuşmayalım.
- Ekmeğe ağzımızı veya kaşığı silmeyelim.
- Büyüklerle yemek yerken onlardan önce başlamayalım
- Yemekte kısa ve öz sohbet-nasihat edelim.
- Davete icabet edelim… Fakirleri ve talebeleri sofraya davet edelim…
- Su içerken oturalım, üç yudumda içelim, bardağa üflemeyelim
- Yemekte tiksindiri söz ve davranışlardan (geğirme gibi) uzak duralım…
- Yemekten sofra kaldırılmadan kalkmayalım, diğer yiyenlerle beraber kalkalım.
- Yemekten sonra dua edelim, Rabbimiz’e hamd ve şükür edelim. “Yiyip de şükreden kimseye, oruç tutup da sabreden kimse gibi sevap vardır.”
- Elleri yıkayalım, dişleri fırçalayalım.
- Düşen lokmayı temizleyip yiyelim.
- Yemeği ikram edene, pişirene uygun şekilde teşekkür ve iltifat edelim. “Örn; anneciğim eline sağlık, çok güzel olmuş. Babacığım kesene bereket, teşekkür ediyorum, gibi…”


bir ilahi:
SEVDİM SENİ MABUDUMA


Sevdim seni Mabuduma, canan diye sevdim
Bir ben değil alem sana hayran diye sevdim

Evladı ıyalden geçerek ben ravzana geldim
Ahlakını methetmede Kur'an diye sevdim

Kurbanın olam şahı resul, kovma kapından
Didarına müştak olan yezdan diye sevdim

Mahşerde nebiler bile senden medet ister
Gül yüzlü melekler sana hayran diye sevdim...

“Sevgide Güneş Gibi Ol,
Dostluk Ve Kardeşlikte Akarsu Gibi Ol,
Hataları Örtmede Gece Gibi Ol,
Tevazuda Toprak Gibi Ol,
Öfkede Ölü Gibi Ol,
Her Ne Olursan Ol,
Ya Olduğun Gibi Görün,
Ya Göründüğün Gibi Ol.”
Mevlana

bilinmezi bilir, kendini bilen...
 
 

HAYDİ NAMAZA!

haberler
 
Bize burdan ulaşabilirsiniz...
 
HOŞSÂDA MESSENGER
Üye ol! Sen de kazan!
 
 
46867 ziyaretçi
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol