Hoşsâda-90
HOŞSÂDA
17 Ağustos 2007
4 Şaban 1428 Cuma sayı: 90


Yaz Etkinlikleri 2007
Veda Şöleni Anısına…

“KİŞİ, SEVDİĞİ İLE BERABERDİR!”

Bir gün Ensar’dan bir zat’a, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem niçin bu kadar üzgün olduğunu sordu. O kim-se de; “Ey Allah’ın Rasulü ! Düşünüyorum ki, biz bu dünyada sabah akşam huzuruna geliyor, yüzüne bakıyor, yanında otu-ruyor ve İslam’ı öğreniyoruz. Ama yarın (ahirette) sen pey-gamberlerin yanına çıkarılacaksın, biz sana ulaşamayacağız ve seni göremeyeceğiz. İşte bunun için çok üzgünüm” deyin-ce, şu ayet-i kerime nazil oldu:
“Kim Allah'a ve Peygamber’e itaat ederse, işte onlar Allah'ın nimetine eriştirdiği peygamberlerle, dosdoğru olanlar-la, şehidlerle ve iyilerle beraberdirler. Onlar, ne iyi arkadaştır-lar!” (Nisa/69)
Rasûlullah (sav) da: “Kişi sevdiği ile beraberdir” müj-desini verince Hz. Enes (ra): “Müslümanlar, İslam’a girmekten başka Peygamberimiz’in -kişi sevdiği ile beraberdir- müjdesi-ne sevindikleri kadar hiçbir şeye sevinmediler” demiştir. (Müs-lim)
Ya Rasulallah, bizler de seni çok seviyoruz, dünyada ve ahirette seninle beraber olmanın gayretindeyiz… Allahümme salli ala Muhammed.

"EY İMAN EDENLER! İMAN EDİNİZ"

Allah'a ve Rasulü’ne iman etmek; Allah'ın Kur'ân'ında ve Sevgili Peygamberimiz’in sahih sünnetinde açıkladığı şe-kilde olur. Bazı insanlar di¬yorlar ki; - "Biz Allah'a iman ediyo-ruz. Allah yeri ve göğü yaratmıştır, bizi de yaratmıştır. Ancak Allah gök işlerine karışır, yer işlerine biz karışırız. Allah bizim vücudumuzu yönetir ama Allah'ı bizim sosyal ha¬yatımıza mü-dahale ettirmeyiz.” Bu Allah'a inanılması gerektiği gibi inan-mamak demektir.
Mekke müşrikleri Allah'ın varlığına iman ediyorlardı. Peki niye kafir oluyorlardı? Allah'ın varlığına iman eden bu insanlar sosyal hayatlarına (ticaret, eğitim, aile, vs.) ve yöne-timlerine Allah'ın müdahalesini kabul etmiyorlardı. Peygam-ber’in (s.a.v) getirdiği Kur'ân'a göre yaşamak istemiyorlardı. Neden? Çünkü çıkarları zedele¬niyordu. Çünkü heva ve heves-lerinin peşine düşmüşlerdi. Çünkü ahireti unutup dünyevileş-mişlerdi…
Şayet imanımız hayatımıza-işlerimize yön vermeye-cekse o tabiri caizse bir yüktür… İman, capcanlı bir hayattır ve kurtuluştur…"İman; insanı insan eder, hatta sultan eder…İman; bir defada olup bitmiş bir hadise değil, her an her yerde gerçekleşen bir duyuş ve duruştur…
Ey iman edenler! İman ediniz…" (Nisa 136) Rabbimiz bizlere güçlü bir iman ve tevhid şuuru lütfeyle…

İMAN, ADALET, İLİM,
CİHAD ve HAYA

Pakistanlı hacılar, Hac dönüşünde Merhum Şair Mu-hammed İkbal’i ziyaret edip Hac’dan getirdikleri giysi, tesbih, takke ve hurmaları hediye ederler. İkbal memnun olur, teşek-kür eder ama şunları söylemekten de kendisini alamaz:
“Sağolun, teşekkür ederim. Ama getirdiğiniz hediyeler bir gün bitecek, hurmalar tükenecek, elbiseler, takkeler, tesbihler eskiyecek. Oysa bize, o mübarek topraklardan Hz. Ebubekir’in imanını ve sadakatini, Hz. Ömer’in hukuk ve ada-letini, Hz. Osman’ın edebini, hayasını ve hilmini, Hz. Ali’nin ilim ve cihadını getirseydiniz, onlarla Pakistan’ı ve insanlığı yeniden inşa ederdik.”
İman, sadakat, adalet, edeb, haya, ilim, cihad, sevgi, kardeşlik vb. güzel özellikler her dönemde insanlığı ve bir ülkeyi hatta dünyayı yeniden inşa edebilmek, bir milletin ruhu-nu yeniden dokuyabilmek için aranan en önemli yapı taşları-dır...
Her sahabiden bir iz taşıyabilen, taşıması gereken müslüman yüreklerin, “Saadet Çağını”, kıyamete kadar tüm zamanlarda yaşatması mümkündür. Allahım, bizlere ve tüm müminlere ‘Saadet Dünyasını’ kurma şuuru ve gücünü ihsan eyle…

Şûle Yüksel Şenler:
“TESETTÜR GİZLENMEKTİR”

(1967’lerde fırtına gibi girdi Türkiye’nin gündemine. Gazete yazıları ve konferanslarıyla Türkiye’yi ayağa kaldırdı. Bütün hanımlar akın akın tesettüre giriyorlardı... Huzur Sokağı isimli eserin yazarı, tarihin semasında parlayan, fedakarlık ve sorumluluk bilincine sahip bir şahsiyet: Şule Yüksel Şenler Hanımefendi…)
“Kadın örtündükçe, evinin hanımı oldukça, evlatlarını güzel yetiştirdikçe cemiyetler yükselir.” Büyüklerin bir lafı var-dır:
“Girdim ilim meclisine, eyledim talep.
Dediler ki illa edep, illa edep”. Maalesef günümüzde kaybettiğimiz değerlerden biri. Allah Teala, hepimize edebi, tevazuyu ve O’nun rızasına uygun ihlası nasip etsin inşaallah…
Ne olur, başaklar gibi boynumuzu büksek de, tevazu içinde ama kafire ve zulme karşı başımızı dimdik tutarak İs-lam’ı bütün cihana hakim kılmaya çalışalım… Rabbimizin istediği gibi, o çizgiden hiç ayrılmadan, mutlu, bahtiyar yani hakkı bütün cihana hakim kılabilmek için çalışmanın huzuruyla dolu olarak gözlerimizi yumalım, inşaallah.
…Şimdi şöyle bir ülkeme baktığım zaman her yer te-settürlü kardeşlerimizle, iman ehli kimselerle dolup taşıyor. Ama meselenin bir kemmiyet bir de keyfiyet açısı vardır. Kemmiyet çokluk demektir. Evet, çokluk deyince, gözleri ya-şartacak manzara var. Avrupa’da, Amerika’da dahi İslam’ın ayak sesleri duyuluyor ve her yer tesettürlülerle dolup taşıyor. Buna nasıl hamd etmez insan?
Fakat işin keyfiyet kısmına, yani içeriğine baktığımız zaman, maalesef onu dünkülerle kıyaslanamayacak ölçüde eksik olduğunu görüyorum.
İkincisi... İslami kimlikli gençlerimizin halleri o kadar samimi, o kadar ihlaslıydı ki... İslam için gözleri kapalı canları-nı verebileceklerdi. Öyle bir hassasiyet ve coşku içindeydiler... Mesela pardesülerin düğmesi biraz yukardan olur ya, en aşa-ğıya kadar çıtçıtlar dikerdik açılmasın ve iç kıyafetimiz görün-mesin diye. Hele hele makyaj... Bu günkü gibi göz kalemleri, farlar vs kesinlikle kullanılmazdı.
Tüm genç kızlarımız olsun, hanımlarımız olsun hepsi başımızın tacı, Allah hepsinden razı olsun ama hatanın nere-sinden dönülürse kardır. O yırtmaçlı etekleri, sürmeli gözleri, o türlü türlü İslami tesettür diyemeyeceğimiz, tesettüre çok zıt, çok aykırı olan ve Allah’ın rahmetini değil ancak gazabını mu-cip olabilecek şeyleri bırakalım, lütfen.
Çünkü tesettür, bütün güzellikleri gizlemek, gizlenmek demektir. Biz ise bu tip hareketler ve kıyafetlerle bütün güzel-likleri faşediyoruz, sergiliyoruz. Onun için lütfen kardeşlerimiz kötü tenkit olarak algılamasınlar, hepinizi çok seviyoruz, hepi-nizin başımız üstünde yeri var. Ama bu hakikatleri burada olanlar olmayanlara da duyursun, lütfen. Artık hepimiz bir çizgiye gelelim, İslam’ın çizgisine. Artık Hakk’ın boyasıyla boyanmayı öğrenelim. Allah yar ve yardımcımız olsun.

Yüce Rabbimiz buyuruyor:
"Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (evlerinden dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini (kıyafetlerini) üstlerine almalarını (giyinmelerini) söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir." (Ahzab, 59)
Rasulullah (as) buyuruyor:
"Kadın, büluğ çağına erince elleri ve yüzü dışında başka yerlerinin başkasına görünmesi helal olmaz" (Ebu Davud, Libas)
Hz. Aişe Annemiz anlatıyor:
“Allah Teala, ilk muhacir kadınlara rahmet etsin, Nur sûresinin örtünme ile ilgili 30 ve 31. ayeti gelince, erkekleri hanımlarına varıp Allah'ın indirdiği ayetleri okumaya başladı-lar. Hanımların hepsi (‘işittik ve itaat ettik’ bilinciyle) Allah'ın emrine uyarak, etekliklerini bile kesip bunlardan baş örtüsü yaptılar ve örtündüler.” (Buhari)
Yüce Allah, tüm hanımefendilerimize ve beyefendile-rimize İslam’ın emirleri doğrultusunda örtünme ve Müslümanca Düşünüp Yaşama şuuru ve iradesi lütfeylesin.


“ÖLÜM, SANA ULAŞINCAYA KADAR
RABBİ’NE KULLUK ET!”

İçinde bulunduğumuz üç aylar, mübarek gün ve gece-ler vesilesiyle yeniden ve yine imanımızı ve tevhidi şuurumu-zu, kardeşliğimizi, fedakarlığımızı, samimiyetimizi ve tevazumuzu kuşanalım. Nefis muhasebesi (nerden geldim, niye geldim, ne yapıyorum, nereye gidiyorum?) yapalım. Dua-lar edelim. Tebrikleşelim. Oruc tutalım. Namazlarımızda daha dikkatli olalım. Secdelerde buluşalım.
Bir hastayla, bir yaşlıyla, bir mazlumla irtibat kurup, il-gilenelim. Hediyeleşelim. Gözyaşı dökelim. Kur’an okuyalım. Kur’an’ı anlamaya çalışalım. Yüce Allah’ı zikredelim. İkram edelim. Boş işlerle (dedikodu, magazin, gıybet, vs.) uğraşma-yalım, boş vakit geçirmeyelim.
Ailemizle, çocuklarımızla daha çok ilgilenelim, dersler yapalım. İslam’ı öğrenelim, yaşayalım ve öğretelim. Örnek Müslüman anne, baba ve gençler olalım.
Hakkı söyleyelim, hakkı tavsiye edelim, emr-i bi’l ma-ruf, nehy-i ani’l münker yapalım, yanlışa ve batıla dur demeye gayret edelim, istikamet üzere olalım.
Ve unutmayalım ki, İslam hayatımızın tamamını kap-sar. Belki İslami hayatımıza böyle mübarek gün ve geceler vesile olur ama Allah’a kulluğumuzu ve Müslüman şahsiyeti-mizi-hassasiyetlerimizi bir ömür boyu, her zaman her yerde sürdürelim ve bu işi ciddiye alalım…
Bakınız Yüce Allah (cc) ne buyuruyor: “Ölüm, Sana Ulaşıncaya Kadar Rabbi’ne Kulluk Et!” (Hicr,99)

ANADOLU GENÇLİK…
‘Eğitim, Sevgi, Kardeşlik, Güven ve Fedakarlığın Bu-luştuğu Adres’
Unutmayalım ki, Anadolu Gençlik; Sizsiniz. Yaz, kış, okul dönemi ve tatillerde her yaş grubu için devam eden birbi-rinden güzel faaliyetlerde yer almanız, katkıda bulunmanız, emanete sahip çıkmanız bizi sizin adınıza sevindirecektir.
Çünkü Anadolu Gençlik; Sizsiniz. Selam ve Dua ile…
www.agd.org.tr


  Hoşsâdalar  

bilinmezi bilir, kendini bilen...
 
 

HAYDİ NAMAZA!

haberler
 
Bize burdan ulaşabilirsiniz...
 
HOŞSÂDA MESSENGER
Üye ol! Sen de kazan!
 
 
46890 ziyaretçi
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol