Hoşsâda-89
HOŞSÂDA
10 Ağustos 2007
26 Recep 1428 Cuma sayı: 89

Mirac Gecesi’nin
Müminlere Sevgi, Kardeşlik,
Şuur, İstikamet Ve Saadet,
Tüm İnsanlığa Hidayet Getirmesi İçi
Rabbimiz’e Dua Edelim.

Şuur

ASR SÛRESİ

Bir çoğumuzun ezberinde olan, Kur'ân-ı Kerim'in en kısa surelerin¬den birisi olmakla manası Kur'ân'ın özeti duru-mundaki Asr Suresi diye isimlendirilen bu sûre Mekke'de nazil olmuş, üç ayettir.
1-Asra yemin olsun ki,
2-Şüphesiz insan zarardadır.
3-Ancak, iman edip amel-i salih işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadırlar (zararda değildir.)

İki dünyada Allah'ın rızasına nail olup huzurlu olmak için neler yapmamız ge¬rektiğini özet bir şekilde formüle etmiş bu sure. Biz de bu sureyi dili¬mizle okuyor, kalbimizle tasdik (iman) ediyoruz. Eğer bunları yaşaya¬cak olursak, iki dünyada da mutluluğa ereceğimizi, zarardan kurtula¬cağımızı Allah Teala bize haber veriyor.
Rabbimiz bu sureye de yeminle başlıyor. Ve Asr'a yemin ediyor.
"ASR"; Hepimiz Peygamberimiz’in yaşadığı bütün mutlulukların birlikte olduğu çağa "Asr-ı Saadet" diyoruz. Öyle bir asır ki, şairin dediği gibi;
-Gül alırlar, gül satarlar, Gülden terazi yaparlar, Gülü gül ile tartarlar, Çarşı-pazarı güldür gül.
Asr; "çağ" manasına geliyor, ayrıca ikindi vakti mana-sına geliyor, bir insanın ömrü manasına geliyor, topyekün çağlar manasına geliyor. Asr kelimesi her halükarda zamanla ala¬kalı bir kelimedir. Yani Allah (c.c) zamana yemin ediyor ve bize zamanın değerini anlatmış oluyor. “Zamanın kıymetini bil” diyor, Rabbimiz bize.
Ömür (hayat), Rabbimiz’den bize verilen en değerli bir sermayedir. Bu sermayenin sa¬yısı da Rabbimiz’in katında bellidir. Aldığımız her nefes ömrümüzden bir şeyler alıp gö-türmektedir. Öyleyse serma¬yeyi bize veren Yüce Allah, verdiği bu sermayeyi geriye alıyor yani ömür-hayat, emanet.
Rabbimiz ver¬diği bu sermayenin kârını bize bağışlı-yor. Yani beş dakikalık zaman içerisinde Allah'ın rızası için neler yapmışsak, o bizim kârımız olarak kalacaktır ve Rabbim katında o değer¬lendirilecektir. Rabbimiz’in ne kadar "Latîf," ne kadar "Rauf," ne kadar "Rahîm" olduğunu böyle anlıyoruz. Zaten Rabbimiz şöyle buyurur; "İnsana ancak çalıştığının karşılığı vardır" (Necm,39)
Biz zamanımızı çok iyi değerlendirmeliyiz.…Ahirete doğru bir gün bir sefer başlayacak. Öyleyse bu yolculuğa ha-zırlıklı olalım…. “Zamanımız boş şeylerle, sefaletlerle, insanı yarın pişman edecek şeylerle niye geçsin? Eğer Allah'a ima-nın varsa azmedeceksin, azimle bir şeyler yapacaksın. Zama-nı sefaletle değil ibadetle, itaatla Hakk’a kullukla ve yalnız Hak rızası için halka hizmetle geçireceksin.”
Zaman geri gelmez bir değerdir…İnsan için anılmak ikinci bir ömürdür. Yani öldükten sonra da anılacak işler yap-malıyız. Hoşsada bırakmak… Sana hayır dua ettirecek işler yaparsan ikinci ömre geçmiş olursun. Bunu İbrahim (a.s) da Rabbinden istiyor zaten; "Ya Rabbi! Benden sonra gelecekler katında benim adımı yükselt. Ben hayırla, doğrulukla yad edi-leyim." (Şuara 84) Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem, bir hadislerinde ne güzel ifade etmiş; "Allah'ın in¬sanlara lütfettiği iki nimet vardır ki; bir çok insan bu nimeti değerlendir¬mede aldanmışlardır. O nimetler de sıhhat ve boş zamandır." (Buhari, Tirmizi)

Önce İMAN… Allah'a ve Rasulü’ne iman etmek; Al-lah'ın Kur'ân'ında ve Sevgili Peygamberimiz’in sahih sünne-tinde açıkladığı şekilde olur. Bazı insanlar di¬yorlar ki; - "Biz Allah'a iman ediyoruz. Allah yeri ve göğü yaratmıştır, bizi de yaratmıştır. Ancak Allah gök işlerine karışır, yer işlerine biz karışırız. Allah bizim vücudumuzu yönetir ama Allah'ı bizim sosyal ha¬yatımıza müdahale ettirmeyiz.” Bu Allah'a inanma-mak demektir.
Mekke müşrikleri Allah'ın varlığına iman ediyorlardı. Peki niye kafir oluyorlardı? Allah'ın varlığına iman eden bu insanlar sosyal hayatlarına (ticaret, eğitim, aile, vs.) ve yöne-timlerine Allah'ın müdahalesini kabul etmiyorlardı. Peygambe-rin (s.a.v) getirdiği Kur'ân'a göre yaşamak istemiyorlardı. Ne-den? Çünkü çıkarları zedele¬niyordu. Çünkü heva ve hevesle-rinin peşine düşmüşlerdi. Çünkü ahreti unutup dünyevileşmiş-lerdi…
Şayet imanımız hayatımıza-işlerimize yön vermeye-cekse o tabiri caizse bir yüktür…İman; insanı insan eder, hatta sultan eder…İman; bir defada olup bitmiş bir hadise değil, her an her yerde gerçekleşen bir duyuş ve duruştur…İman, hayat-tır ve kurtuluştur…"Ey inananlar! İman ediniz…" (Nisa 136). İman; geçici, küçük ve sınırlı olan insan denen bu varlığın ezeli ve ebedi sınırsız temele bağlanmasıdır, bu müthiş bir şeydir inanan yürek için…

İmandan sonra SALİH AMEL…"İman ettik deyiver-mekle bırakılıvereceğinizi mi zannettiniz?" diyor Allah (c.c). (Kehf 102) İman ettikten sonra imanın gereğini de yapmak ge-rekiyor. Amel-i Salih nedir? Salih Amel; Allah'ın Kitabı’nda ve Peygamberimiz’in sahih sünnetinde ifadesini bulan ibadetler ve muamelattır. İman (olmazsa olmaz) bir çekirdektir ama amelde onun çiçeğidir, meyvesidir. İman eden kişiden salih amel sadır olur, ortaya çıkar.
Mümin şahsiyet (hayatının merkezinde para, makam, şöhret ve şehvet değil Allah (cc) ve Rasulu’nun (sav) emir ve yasakları olan insan) bir kelime ile ifade edecek olursak şayet, ancak ve ancak “SALİH AMEL” ile meşgul olur. Salih amel odur ki, kişi yaptığı zaman onu Allah’ın rızasına götüren fiiller-dir.
Salih Amel denilen yapıldığı takdirde kişinin veya top-luluğun iki cihan saadetine vesile olacak dünyanın en güzel işine örnek verecek olursak; ilim öğrenmek, namaz’ı ikame etmek (dosdoğru kılmak), fiili ve kavli, samimi ve gözyaşı ile dua etmek, hakkı ve sabrı tavsiye etmek, istikamet üzere ol-mak, emin ve güvenilir bir şahsiyet olmak, iyilik ve hayırda yardımlaşmak, “Ancak Müminler kardeştir” ayetine sımsıkı sarılmak, iyiliği emretmek, kötülüğü nehyetmek (en azından kötülüğe ve yanlışa buğzederek, tavır alarak prim vermemek) ve bu gaye için çaba harcamak, yollardaki (maddi ve manevi alemimizde) manileri ve engelleri kaldırmak, diğergam olmak, maddi ve manevi sıkıntı ve acılara rağmen mümin kardeşin-den tebessüm ve güleryüzü esirgememek, kendimiz ve insan-lığın faydası için ilim ile meşgul olmak, akletmek, , istişare ve danışmaya önem vermek, planlı ve disiplinli olmak, günlük, haftalık ve aylık yaptığımız program paralelinde yalnız ve topluca Kur’an’ı uyanık bir halde okumak, anlamaya gayret etmek ve en önemlisi de Kur’an’ın sunduğu hayat çerçevesin-de yaşamaya cehdetmek, nezaket ve güzel ahlak sahibi ol-mak, zalime ve zulme engel olmak, şehadeti arzulamak öz ifade ile Allah ve Rasulu’nun istediği gibi Müslümanca Yaşa-mak ve Müslümanca Düşünmek, Salih Amel’dir.

Kurtuluşun üçüncü reçetesi de; HAKK’I TAVSİYE ETMEK. Hakkı tavsiye eden kişinin, onu yapması gerektiğini ifade etmek için önce iman, sonra amel-i salih, sonra hakkı tavsiye denmiş. Kişi kendisinin yapmadığı bir şeyi tavsiye ederse faydası az olur.
“Ey İman edenler, niçin yapmadıklarınızı söylüyorsu-nuz?”
“Sizler Kitab'ı okuduğunuz (gerçekleri bildiğiniz) halde, insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz?” (Bakara 2,44)

- Hak; Cenab-ı Hakk'ın isimlerinden birisidir. Yani Al-lah (c.c)'ı tavsiye edenler kurtuluşa erenlerdir, zarardan kurtu¬lanlardır. Emri tutulacak biri varsa, O Allah (c.c)'dır. Yasakla-rından kaçınılacak birisi varsa, O Allah (c.c)’dır. Yolunda ölü-necek biri varsa, O Allah (c.c)'dır. Sevileceklerin başında Allah Teala vardır. Sonra Peygamber Efendimiz (sav).
- Hak; bir de Kur'ân'ın adıdır. "Rabbinizden gelen bir Hakk'dır" buyu¬ruyor, Allah (c.c). (Bakara 149) Yani "Kur'ân'ı tavsiye edenler kurtulmuştur." - Hak; ‘değişmez doğru’ anla-mına da gelir. "Allah'ın va'di haktır yani doğrudur" (Yunus 55) diyor Allah (c.c). Yani "birbirlerine değişmez doğruyu (İslam’ı) tavsiye edenler kurtuluşa erenlerdir.” - Hak; bir de adalet ma-nasına gelir. "İnsanlar arasında adaletle hük¬met" diyor Allah (c.c). (Sad 26) Yani insanlar kendi aralarında birbirle¬rine adaleti tavsiye ederler, adaletle davranırlar.
-“Ey İman edenler! Siz Allah’ın dinine yardım ederse-niz, Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı (dini üzere) sabit kılar.” (Muhammed, 7) “Taşları birbirine kenetlenmiş bir bina gibi saf tutarak Allah’ın yolunda cihad edenleri muhakkak ki, Allah sever.” (Saff, 4) ‘Allah’ın dinine yardım’; hayatımızın her alanın-da İslam’ı samimiyetle yaşamakla, yaşanması için gayret et-mekle (davet, tebliğ, emir bi’l maruf, nehiy ani’l münkerle) ve cihad’la olur. Bütün Peygamberler ve müminler davet, tebliğ göreviyle Allah’a karşı sorumludur.
“Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü me-neden bir topluluk bulunsun. (siz marufu emreden, münkeri nehyeden bir ümmet olunuz) İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Al-i İmran,104)… “En hayırlı ümmet…” (Ali İmran 110)
“İsrailoğullarından münkir olanlar, Davud ve Meryem oğlu İsa diliyle lânetlenmişlerdir. Bunun sebebi, söz dinleme-meleri ve sınırı aşmalarıdır. Onlar, işledikleri kötülükten, birbi-rini vazgeçirmeye çalışmazlardı. Andolsun yaptıkları ne kötü-dür!” (Maide 78, 79)

SABR’I TAVSİYE EDENLER kurtulmuşlardır. Allah'ı tavsiye ederseniz, yani "bir tek Allah'a kulluk edeceksiniz" derseniz, birileri karşınıza dikilecektir. Sizi yerinizden, yurdu-nuzdan edebilir ve sürgüne gönde¬rebilir. Sizi hapse atabilir. Sizi şehit edebilir, size işkence yapabilir, size her türlü dünyevi azabı tattırmaya yönelebilir. Ama bütün bunlara sabredenler, karşılığında Allah’ın rızasını kazanacaklar ve Cennet’i göre-ceklerdir.
İbrahim (a.s) alevi göklere varan ateşi gördüğünde Al-lah'a sığınmış, Allah'a güvenmiş, Rabbim de O'nun ateşini gülistana çevirivermiştir. (Enbiya 69) Bu bir iman ve sabır işidir.
İbadet karşısında sabır, yasaklara karşı sabır, kafirin bütün zulmünü gördüğü halde, Allah'ın cennetini ve rahmetini görerek, O'nun zulmüne sabretmek… Sabretmek; zillet içeri-sinde yaşamak, boyun eğmek, sünepe sünepe dolaşmak de-ğildir. Sabır; izzetini korumak, direnmek demektir.
"Namazı dosdoğru kıl, iyiliği emret, kötülüğü yasakla, (bunları yaparken) sana isabet edene sabret, kuşkusuz bun-lar (Allah'ın yapmanı emrettiği) kesin işlerdendir." (Lokman, 31/17) Beled Sûresi'nde de akabe (sarp yokuş)’yi geçen ve iman edip de birbirlerine hem merhamet, hem sabrı tavsiye edenlerin meymenet sahibi oldukları anlatılmıştı.
"Ey inananlar, sabredin, direnin, cihada hazırlıklı, uyanık olun ve Allah'tan korkun ki, başarıya eresiniz." (Âl-i İmran, 3/200) Çünkü "Kuşkusuz Allah sabredenlerle beraberdir." (Bakara, 2/153) ve "Ancak sabredenlere, mükafatları hesapsız ödenecektir." (Zümer, 39/10).

İşte bizlerin de asrımızın gidişini ve ömürlerimizin ge-çişini anlayıp düşünerek birbirlerimize Hak ve sabır tavsiye etmeye ve Hak Teâlâ'ya tam iman ile güzel amellere başarı dilemeye, teşvik etmeye ihtiyacımız ne kadar çok! Ne kadar çok! Buna karşılık böyle Hak ve hayır tavsiye eden müstesna kişilerle alay ederek, onları türlü türlü ayıplayıp çirkin bulanla-rın da hesabı çok çetin… Hümeze Sûresi ve başka bir çok ayet bu acıklı azabı anlatıyor.
Evet, bir insan iman eder ve bu imanı; amel halinde elinde, gözünde, gön¬lünde bütün azalarında çiçek açacak olursa, her yerde Yüce Allah'ı insanlara anlatır, hak olan Kur'ân'ı öğretir ve İslâm'ı yaşamak ve yaşatmak için insanlara tav¬siye ederse, istikamet üzere olursa ve bu yaşantı içerisinde helallarla yaşamaya, haramlardan kaçınmaya, ibadetleri hak-kıyla yerine getirmeye, yasaklardan kaçın¬maya, hak yolda başına gelenlere sabredecek olursa, işte bu insan hayatını kurtarmış, Allah'ın naim cennetlerini kazan¬mış, dünyada izzet ve devlet, ahirette de cenneti hak etmiş olur.
Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları

Hz. Peygamber’in arkadaşlarından iki sahabi dahi ol-sa bir arada Asr Suresi’nin birbirine okumadan ve biri diğerine selam vermeden buluştuklarında ayrılmazlardı. (Taberanî) Kar-şılaşan iki adam iman ve iyilik üzerinde sözleşirlerdi. Birbirleri-ne hakkı tavsiye edeceklerine, sabrı tavsiye edeceklerine söz verirlerdi…
“Asr’a yemin olsun ki, insan ziyandadır. Ancak iman edenler kurtulmuştur, iman edenler içinde salih amel işleyen-ler kurtulmuştur. Salih amel işleyenler içinde de birbirlerine hakkı tavsiye edenler, hakkı tavsiye edenler içinde de birbirle-rine sabrı tavsiye edenler kurtulmuştur.”


  Hoşsâdalar  

bilinmezi bilir, kendini bilen...
 
 

HAYDİ NAMAZA!

haberler
 
Bize burdan ulaşabilirsiniz...
 
HOŞSÂDA MESSENGER
Üye ol! Sen de kazan!
 
 
46888 ziyaretçi
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol