Hoşsâda-83
HOŞSÂDA
29 Haziran 2007 Cuma sayı: 83

Yaz Etkinlikleri –özel-

- “İnsanları Allah’a davet eden, salih (iyi) amel yapan ve ‘Ben Müslümanlardanım’ diyen kimseden daha güzel sözlü kimdir?” (Fussilet 41/33)

“İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsen, bu nice okumaktır

Okumanın manası kişi Hakk’ı bilmektir
Çün okudun bilmezsen ha bir kuru emektir.”


İNSANIMIZA KENDİNİ ve
FITRATINI HATIRLATMAK

Biz, Öğretmek değil Sevdirmek prensibinden yola çı-kıyoruz.
Önce Sevgi ve İlgi beraberinde Bilgi, Doğru Davranış ve İhlas diyoruz.
SEVGİ+İLGİ+BİLGİ+DOĞRU DAVRANIŞ+İHLAS

İslam Dinimiz;
-İman ve İnanç boyutu…
-Sevgi ve Coşku boyutu…
-Bilgi ve İlim boyutu…
-Estetik boyutu… birlikte ele alınmalı ve gençlerimize verilmelidir.

- Din, hayatın her alanına yayılan bir sevgi ve coşku ile yaşanır. Sevgi ve coşkudan yoksun kuru bilgi, sahibine sadece yüktür. Manevî ve ahlakî güzelliklerden mahrum, sa-dece şekilden ibaret olan din anlayışı eksik ve yetersizdir. Böyle bir din anlayışı İlahî rızaya ve Allah Rasûlü’nün Sünne-tine, hayat çizgisine uygun değildir.
- Yaz aylarındaki din eğitiminden istenen verimliliğin elde edilebilmesi için bu eğitim, teorik ders ve seminer yükü azaltılmış, pratik uygulamalarla donatılmış, manevî ve ahlakî eğitim ağırlıklı, kısa dönem Yaz Kampları şeklinde olmalıdır.

- Allah katında Hak Din; İslam’dır. Din; toplum haya-tında sanat, ticaret, siyaset, ekonomi, eğitim, yönetim gibi ayrı bir meslek, ayrı bir kategori değildir. Din bir ölçüdür. Din bir ışıktır. Bütün bu kategorilere yön veren eskimeyen bir ölçü, hayatın bütün alanlarını aydınlatan hiç sönmeyen bir ışıktır. Din topluma ruh veren, canlılık veren, hayata dinamizm ka-zandıran en önemli unsurdur. Din hayattır, yaşam biçimidir.
Toplumun birlik ve beraberliği, huzur ve mutluluğu ko-nusunda en önemli faktör dindir.
Din; psikolojik, sosyolojik, fizyolojik, ekonomik, ahlakî, hukûkî, edebî ve benzeri pek çok alanla ilgili ilkeler ve pren-sipler ortaya koymaktadır. Dolayısıyla, dinî olan veya olmayan şeyler ayrımı asla doğru değildir. Din her konuda yol gösterici ve yönlendirici özelliğiyle topluma rehberlik yapmaktadır. Eği-timin yazı-kışı olmadığı gibi din ve dünya diye ayırmakta yan-lıştır. Din dünyadır, dünya dindir…

GENCİN,
DİNİNİ TANIMASI:

-Tevhid inancını bilmek ve yaşamak.
-Yaratıcıyı tanıtmak ve O’na karşı sorumluluk bilincini geliştirmek.
-Kur’an-ı Kerim’i öğretmek ve O’na uygun yaşama bi-lincini kazandırmak.
-İslâm Dinini ve İslam Davetini bilmek.
-Dinin doğru anlaşılmasını sağlamak için bid’at ve hu-rafelerden sakındırmak.
-İslâm ahlâkını kazandırmak.

-İslam’ın imani, ahlaki, iktisadi, sosyal ve siyasi pren-sipleriyle bir hayat nizamı olduğunu, İslam’ın bütün emirleriyle bir bütün olduğunu, din-dünya ayrımının olmadığını, din hayat-tır bilincini, şuurlu Müslüman olmak gerektiğini gençlerimize sevgiyle öğretmeliyiz.
(İman+Bilgi+Davranış+Şahsiyet)

Şu üç hususu asla unutmamalı ve kafamıza kazımalı-yız:
1. İslamsız saadet olmaz. Ferdin ve toplumun huzur ve saadeti Kur’an ve Sünnet’ten geçer.
2. Şuurlu Müslüman olmalıyız. Şuurlu Müslüman; so-rumluluğunun bilincinde olan kimsedir.
3. İman, ibadet, ahlak, muamelat esaslarının yanı sıra Cihad farzı asla ihmal edilmemeli, Cihad farzı bilinmeli ve yaşanmalıdır.
Her bir öğretmeniz ve yardımcı kardeşlerimiz;
-İmanıyla, ahlakıyla, ibadetiyle, ilmiyle, şuuruyla, ihla-sıyla ve heyecanıyla örnek-numune birer müslümandır.
-Daima güleryüzlü ve tatlı dillidir, kızmaz ve bağırmaz.
-Doğruyu ve başarıyı ödüllendirir, yanlışı ve başarısız-lığı ıslah eder.

Not:
- “Gençlerimize bol bol ilahî-marş söyletelim; ilahî ko-roları kuralım. Yani hergün bir ilahî-marş öğrenmeleri çok önemlidir. Kısaca bunu şöyle ifade ediyorum: 1 ilahî söylemek = 1saat derse. Yani bir ilahî bir saat ders kadar etkilidir.
- Önemli olan çocuğun zihnini doldurmak değil, gön-lünü doldurmaktır. Bunun bir yolu da koro halinde ilahî söy-letmektir. İlahî söyletmek bir keyif değil bir ihtiyaçtır. (Prof. Dr. Mehmet Z. Aydın)


YAZ OKULU DEDİĞİN ÇAYIRDA,
ÇİMENDE, KUMDA OLUR

"Yaz okulu" dediğin çayırda, çimende, piknikte, kum-da, dere kenarında, dağda, kırda olur.
Yaz okulunun üstü açık, kenarı duvarsız, havası bol, öğretmeni az, ödevi hafif, teneffüsü sık, keyfi çok olmalı.
İşte o zaman alacaksın defteri, kitabı, kalemi şöyle uzanacaksın çimlere.
Üstünde kocaman bir gökyüzü olacak. Kocaman gök-yüzünde dedemin sakalı gibi sıra sıra bulutlar, bulutların ara-sından gülümseyen bir güneş.
Etrafta kuş sesleri, çimen kokusu, renk renk çiçekler, uçuşan kelebekler.
Canın sıkılırsa kalkıp az yürüyeceksin. Arkadaşlar ile birdirbir oynayacaksın, ip atlayacaksın, ağaca çıkacaksın, dalından meyve yiyeceksin, ıslık çalacaksın.
Topraktaki solucanları, tezeklerde gezinen kargaları, çiçekten çiçeğe konan arıları, uçuşan kelebekleri izleyeceksin. Buğday taşıyan bir karıncanın peşine düşüp dakikalarca vakit geçireceksin.
Hava çok sıcaksa buz gibi bir karpuz keseceksin. Varsa etrafta bir pınar, çömelip avuç avuç su içeceksin. Elleri-ne dikenler bata bata böğürtlen toplayıp yiyeceksin. Dut ağa-cına çıkıp avuç avuç dut atacaksın ağzına.
Arada yağmur yağacak ve etrafa nefis bir toprak ko-kusu yayılacak. Ayakkabın çamur olacak, saçların ıslanacak, az üşüyeceksin bile.
Yağmur çok yağarsa yakındaki dere taşacak geçe-meyeceksin karşıya, eve geç kalacaksın, korkacaksın hatta biraz.
Yazın bir ara köye gideceksin. Dedenin, babaannenin elini öpeceksin. Onların ellerinden tutup dere tepe gezeceksin. Geceleri gökyüzünü seyredeceksin cırcır böceğinin muhteşem konseri eşliğinde. Köyün deresinde taş kaydıracaksın, kurba-ğa seslerini dinleyeceksin. Dede mahallenin bakkalından don-durma alacak, gofret alacak. Yiyeceksin afiyetle.
İşte gidilecekse böyle bir yaz okuluna gidilmeli. Kim gitmek istemez böyle okula. Kim asar bu okulun derslerini.
Bu "yaz okulu" dedikleri yeni okul türü, büyüklerin kü-çüklere kötü bir şakası gibi geliyor bana.
"Yazın kitap okumak" vardı sadece eskiden. Ne gü-zeldi, birkaç kitap okunur, özetler çıkarılır, arkadaşlar ile kitap değişimi yapılır, piknik sepetlerine kitaplar yerleştirilir, gece yatarken yastığın yanına kitap konurdu.
Sonra birden "yaz kursları"na döndü bu iş. Her taraf yaz kursu doldu. İlanlar, reklamlar, hediyeler derken nerdeyse hepimiz kurslu olduk.
Sonra daha da abartıldı iş; kurslar yetmedi. Şimdi de her yer "yaz okulu" oldu.
Ben okulun kış olanını seviyorum. Sıcacık oluyor, so-ğuktan koruyor insanı. Kar yağınca da tatil oluyor üstelik. O zaman da çıkıp bahçeye, parka veya sokağa kardan adam yapıyor, kartopu oynuyoruz.
Fakat anne babalar hem kış okulunu seviyor hem yaz okulunu. Hatta "hafta sonu okulu"nu ve "akşam okulu"nu da pek seviyorlar. Çocuk okula gittikçe onlar keyif alıyorlar. İsti-yorlar ki çocuk hep okulda olsun, hep öğrenci olsun, hep ders çalışsın. Hiç kaldırmasın kafasını, hep başarılı olsun, derece yapsın, şampiyon olsun, kimseden geri kalmasın, eli bir iş tutsun, çok ileride kocaman kocaman evleri, yazlıkları, araba-ları, yatları olsun.
Çok şey istiyor bu anne ve babalar çok şey…
Erol Erdoğan
Milli Gazete, 28.06.2007


  Hoşsâdalar  

bilinmezi bilir, kendini bilen...
 
 

HAYDİ NAMAZA!

haberler
 
Bize burdan ulaşabilirsiniz...
 
HOŞSÂDA MESSENGER
Üye ol! Sen de kazan!
 
 
46889 ziyaretçi
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol