Hoşsâda-71
HOŞSÂDA
30 Mart 2007
11 Rebiulevvel Cuma sayı: 71

MEVLİD GECESİ,
30 Mart Cuma’yı, 31 Mart Cts.’ye bağlayan gece…

Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in dünyaya teşriflerinin yıldönümü İslam Alemi’ne ve Tüm İnsan-lığa Hayırlar Getirsin. (12 Rebiulevvel 571)

O (sav) Geliyor, O (sav)!
Yollara güller dökün,
Bahçelere müjdeler edin,
Bahar kokuları geliyor,
O geliyor, O
Ay parçamız, Sevgilimiz, Yarimiz geliyor.
Yol verin, açılın, savulun.
Beri durun, beri.
Yüzü apaydınlık, akpak,
Bastığı yeri ardında gündüzler gibi bırakarak
O geliyor, o.
Ay parçamız, sevgilimiz, yarimiz geliyor.
Gökler yeryüzünü kapladı, örttü bir anda.
Bir anda dört yanı misk gibi bir koku sardı.
Bir anda bir velvele, bir kıyamet koptu cihanda.
O geliyor, o.
Ay parçamız, sevgilimiz, yarimiz geliyor.
Bir anda can geldi bağlara, bağlar ışıdı.
Bir anda açıldı baktı bağlara gözler.
Bir anda bizde ne gam kaldı, ne dert kaldı, ne keder.
O geliyor, o.
Ay parçamız, sevgilimiz, yarimiz geliyor.
Yayından fırladı ok.
Hedefe ha vardı, ha varacak.
Bahçeler selama durdu.
Selviler ayağa kalktı.
Çayır çimen yollara düştü.
İşte konca, ata binmiş geliyor.
Biz ne duruyoruz,
O geliyor, o.
Ay parçamız, sevgilimiz, yarimiz geliyor.
Sen bizim yöremize gelirsen göreceksin, ey şems,
Huyumuz sadece susmak olmuş bizim, susmak.
Senin güzel gözlerinçin işte canım pusuda.
Rahatım kaçtı benim,
Geceleri uykum kalmadı gitti ama,
Bak işte o güzel günler yola çıkmış geliyor.
Mevlana Celaleddin Rumi

NEBEVİ MESAJ

Tek Çözüm Yolu;
Kur’an’a ve Sünnet’e Sımsıkı Sarılmak
Günümüz insanının içindeki manevî boşluğu doldura-cak tek çare, manevî açlığını doyuracak tek gıda, ona dünya ve ahirette huzur ve saadet kapısını açacak tek yol, her çeşit kriz ve problemlerinde tek çözüm, manevî dert ve hastalıkları-na şifa olacak tek reçete: Kur’anın gönüllere hitap eden çağlarüstü ulvî hayat ölçülerine sarılmaktır.
Kur’anı en güzel şekilde anlamak, en iyi şekilde haya-tımıza uygulamak için de, Alemlere Rahmet olarak gönderilen, en güzel örnek olan Allah’ın en seçkin kulu ve son peygambe-ri Rasulullah (sav)’in Sünnet’i referans olarak alınmalıdır.
Kur’anın Rabbanî mesajını gerçek anlamıyla idrak edebilmek, onun tatlı iklimini gönlümüze ve hayatımıza yansı-tabilmek ve neticede dünya ve ahiret saadetine ulaşabilmek, ancak Peygamberimiz (sav)’in hayat çizgisi olan Sünnet’i bü-tün derinliği ve bütünlüğü ile öğrenip uygulamakla mümkün-dür.
Peygamberimiz (sav), bütün söz, tavır ve davranışla-rıyla sanki “canlı bir Kur’an” idi. Yürüyen, konuşan, yaşayan, uygulanan bir Kur’an…Günlük hayata nakşedilen, pratik ha-yatta görülen bir Kur’an… O’na bakan Kur’anın canlı uygula-masını, Kur’ana bakan O’nun müstesna hayatının özelliklerini görüyordu. O’nun hayatı, Kur’anın erişilmez eşşiz yorumu ve emsalsiz uygulaması idi. O’nun mübarek sözleri, berrak hadis-i şerifleri Kur’anın özünün ve ruhunun ifadesi idi.
O, Kur’an hakikatlerini en güzel şekilde açıklamak ve Kur’anın öngördüğü hayatı bizzat uygulamakla görevlendiril-mişti. O, iman, ibadet ve ihlasıyla olduğu gibi; davet, irşat ve tebliğiyle de tek rehber idi. O pratik uygulamaya önem veren aktif, dinamik ve şefkatli mükemmel bir eğitimci idi. O’nun hususî terbiyesiyle yetişen, O’ndan özel eğitim alan Sahabe-i Kiram, “en hayırlı ümmet” ifadesinin ilk muhatapları olarak ilahî sena ve takdire layık olmuşlar, insanlık tarihinde en müm-taz şahsiyetler olarak yer almışlardır.
Efendimiz (sav); ilim, adalet, rahmet, şefkat, hürriyet, eşitlik… gibi eskimeyen evrensel değerler üzerine kurduğu Kur’an Devleti’nin devlet başkanı idi. O (sav); yepyeni bir dün-ya görüşü, yepyeni bir anlayış ve yepyeni bir sistem ortaya koymuştu. O (sav), temeli iman ve ubudiyet-kulluk üzerine kurulan, göz kamaştırıcı sanat ve mimarî eserleriyle tarihe imzasını atan, asırlarca üç kıtaya hakim olan, ülkelerden önce gönülleri fetheden İslam Medeniyeti’nin kurucusu idi.
O (sav), putperest, materyalist ve müşrik çevresinin kirleriyle kirlenmek şöyle dursun, çevresini manevi kirlerden arındıran, gönül temizliğine son derece önem veren, tatlı ve etkili üslubu ile gönüllere taht kuran manevi bir rehber, ruhani bir lider, bir fazilet, takva ve ahlak abidesi idi.
O (sav), zulme ve zalimlere karşı susmayan ve sustu-rulamayan, tağut ve diktatörlere karşı başkaldırma mücadele-sini en üstün başarıyla noktalayan, yılmak usanmak nedir bilmeyen, çelik iradeli eşsiz bir mücahid, yüce bir dava adamı idi. O (sav), içinde yaşadığı, batıl zihniyet ve köhne şirk ideo-lojisi içinde bocalayan Mekke cahiliyet toplumunu, kullara kulluk yerine Allah’a kulluğa davet eden aydınlık elçisi idi.
O (sav), insanın canavarlaştığı, insan kanını dökme-nin gelenek haline geldiği, kadının basit bir meta’ olarak telak-ki edildiği, adi suçların zirveye ulaştığı karanlık bir çağda barı-şın, hoşgörünün, birlik ve beraberliğin, sevgi ve kardeşliğin temsilcisi bir barış ve hoşgörü elçisi idi. O (sav), söylediklerini hayatında aynen yaşayan en güzel, en ideal, en seçkin kişilik sahibi “en güzel örnek” idi. O (sav) beşerdi, insandı. Ama be-şerin harikulade özelliklerini birarada toplayan müstesna bir insan ve Allah’ın en değerli kulu idi.
Peygamberimiz (sav)’i sevmek imanın gereği, O’nun sünnetine sarılmak Kur’anın emridir. O’nun ümmetine duydu-ğu sonsuz sevginin gayet tabii karşılığı olarak, Rasulullah (sav) sevgisi ve Sünnet coşkusu ve heyecanı, Allah dostları-nın ortak özelliği olmuş, gönül erleri ve İslam büyükleri ilahi, kaside, medhiye, miraciye vb eserleriyle bu sevgiyi, bu aşkı terennüm etmişlerdir.
Yunus Emre’nin; “Araya araya bulsam izini, Hak nasib eylese görsem yüzünü, İzinin tozuna sürsem yüzümü. Ya Muhammed!.Canım arzular seni.”
Ve Mevlana’nın; “Ben bu canı taşıdığım müddetçe, Kur’anın kölesiyim. Ben Muhammed Mustafa’nın ayağının tozuyum, ifadeleri bunun en canlı örneklerindendir.

Sünnet; Hayat Rehberimiz Kur’an’ın rehberliğinde Peygamberimiz (sav)’in eşsiz hayat tarzıdır.
Sünnet, Kur’anın Peygamberimiz (sav) tarafından ya-pılan eşsiz yorumu, Peygamberimiz (sav)’in imandan-ahlaka, ibadetten-muamelata eğitimden-yönetime kadar hayatın bütün yönlerini kucaklayan eşsiz hayat tarzı, O’nun ulvi hayat çizgi-sidir. Hadis-i Şerifler ise Sünnet’in yazılı belgeleridir.
İdeal bir hayat modeli, eşsiz bir üslup ve emsalsiz bir metot olarak Sünnet’in hukuki bağlayıcılığı tartışmasız bir gerçektir. Kur’an’ın bu konudaki ayet-i kerimeleri gayet açıktır.
“(Ey Peygamber) De ki:Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah ta sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.” (Al-i İmran
“Rasul size neyi verirse onu alın. Neyi yasaklarsa on-dan kaçının.” (Haşr 7)…

Yeniden Kur’an ve Sünnet’e Dönüş…
Toplum olarak muhtaç olduğumuz dinamizm, aksiyon, gayret ve cesaret Kur’an ve Sünnet’te mevcuttur. Bugün son derece ihtiyaç duyduğumuz engin hoşgörü, düşünceye saygı, karşılıklı anlayış ve sevgi, insanlığa içtenlikle hizmet ve feda-kârlık anlayışı Kur’an ve Sünnet’te mevcuttur. Sünnet’in haya-tımıza intikali, dünya ve ahiret saadetini elde etmemize, Al-lah’ın izniyle kurtuluşumuza vesile olacaktır. İmam Malik’(ra)in ifadesiyle: “Sünnet, Nuh aleyhisselam’ın gemisi gibidir. Ona binen kurtulur. Ona binmeyen boğulur.” (Süyuti, Miftahu’l-Cenne, s.53)
Gönüllerde ve günlük hayatta Kur’an ve Sünnet ölçü-lerinin terk edilmesi, ihmal edilmesi veya gereği gibi önem-senmemesiyle meydana gelen boşluk, bid’at ve hurafelerle doldurulacak, dine karşı yabancılaşma ve yozlaşma söz ko-nusu olacaktır. Bunun yanında dün olduğu gibi bu gün de, Kur’anı tek kaynak ve tek delil olarak kabul eden, Kur’anın sadece meal ve tercümesiyle yetinen, Peygamberimiz (sav)’in Sünnet’ine layık olduğu önem ve değeri vermeyen, birtakım asılsız iddia ve şüphelerle Sünnet’e gölge düşürmek isteyen-ler, Kur’an ve Sünnet gibi birbirinden ayrılamayacak olan iki temel kaynağın birbirinden ayrı, birbiriyle çelişkili olduğunu iddia edenler bulunacaktır.
Ümmetini sonsuz bir şefkat ve sevgiyle kucaklayan Efendimiz (sav), elbette Sünnet’ini hafife alan bu gibi tehlikeli ifade ve tavırlara karşı ümmetine şu uyarıyı yapacaktır: “Sakın sizden birinizi, benim emrettiğim ya da yasakladığım bir konu kendisine bildirildiğinde, koltuğuna yaslanarak: Biz onu bunu bilmeyiz, biz -sadece- Allah’ın Kitabı’nda bulduklarımıza uya-rız, derken bulmayayım!..” (Ebu Davud: Sünnet 5, Tirmizi: İlim 10, İbn Mace: Mukaddime 2.,Hadis Hasendir.)
Peygamberimiz (sav)’in eşsiz hayat tarzı, O’nun ulvî hayat çizgisi olan Sünnet’in yazılı belgeleri olan bu değerli nebevi miras-Hadis-i Şerifler, hadis alimlerinin büyük ilmî gay-retleriyle ve titizlikle derlenmiş, benzeri görülemeyecek bir titizlikle korunmuş ve aynı şekilde günümüze kadar intikal ettirilmiştir. Efendimiz (sav)’in sözlü, fiilî ve takrirî sünnetini en ince hatlarıyla açıklayan hadis-i şerifler, iman ehlince sadece tarihi ve kültürel birer malzeme olarak değil, günlük hayatımı-za ışık tutacak, renk verecek ve anlam kazandıracak canlı ve dinamik hayat prensipleri olarak kabul edilmiştir.

Biz de aynı şekilde, “Hadis öğrenmek istiyorsan, öğ-rendiğin hadislerle amel et”, tavsiyesini gözönünde bulundura-rak öğrendiğimiz hadis-i şerifleri hayatımızda uygulamalıyız. Yanısıra Peygamberimiz (sav)’in; “Allah, benim sözümü -hadisimi-işiten, iyice anlayan, ezberleyen ve onu başkalarına duyuran kimsenin yüzünü nurlandırsın”, (Tirmizi: İlim 7, Ebu Davud: İlim 10, İbn Mace: Mukaddime 18; Hadis Sahihtir.) duasına nail olabil-mek için bu hayati ölçüleri gönüllerine nakşeden, iyice özüm-seyen ve sonra da bir elektromanyetik dalga gibi çevrelerine dalga dalga yayan o mümtaz insanların kalp safiyeti ve ihla-sıyla nefsimizden başlayarak dalga dalga çevremize bu güzel-likleri yayma azminde olmalıyız.
Hep birlikte Rıza-i Barî’ye nail olmak dileğiyle…

Dr. Halil İbrahim Kutlay, Yeni Dünya Dergisi


  Hoşsâdalar  

bilinmezi bilir, kendini bilen...
 
 

HAYDİ NAMAZA!

haberler
 
Bize burdan ulaşabilirsiniz...
 
HOŞSÂDA MESSENGER
Üye ol! Sen de kazan!
 
 
46886 ziyaretçi
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol