Hoşsâda-70
HOŞSÂDA
23 Mart 2007 Cuma sayı: 70


MÜSLÜMAN, YE’SE (ÜMİTSİZLİĞE) KAPILMA

Gün olur yeryüzünde; topyekün bütün işlerin fenâya doğru gittiğini, hayır duygusunun cemiyetlere veda ettiğini... Meşrû fiillerin, beğenilmiş işlerin terk edildiğini, doğru yolun kapatıldığını, sapıklığın teşvik gördüğünü, revaç bulduğunu... Adaletin gizli, cevrin, eziyetin açık, ilmin terk edilmiş, cehaletin istenen bir meta’ haline geldiğini, dostluğun zayıf, düşmanlığın kavî olduğunu görürsün.
Sen Allah’a (cc) bağlan...
Sakın, ye’se, ümitsizliğe kapılma!
Gün olur; belki bu imkan âleminde muhterem insanla-rın, zan altında, incitilmiş, hasta edilmiş ve inim inim inletilmiş olduklarını, şerirlerin ise, bilakis zevkleriyle meşgul memnun ve itibar gördüklerini; hile ve istibdadın uyanık, vefa ve hürri-yetin uykuda, yalanın tesirli bir güç, rüşvetin yoldan saptırıcı, doğruluğun terk edilmiş, esnafın reddedilmiş olduğunu görür-sün...
Sen Kur’an’a sarıl!
Sakın, ye’se kapılma!
Gün olur; belki de bu fânî âlemde hakkın hezimete uğramış, bâtılın zafer kazanmış, hırsın gálip, kanaatın mağlub, âlimin nasipsiz, edibin mübtezel, hak sahibi ve maz-lumların zelil, haksız ve zâlimlerin azîz olduğunu görürsün.
Sen Peygamber’e (sas) tâbi ol!
Sakın, ye’se kapılma!
Gün olur, bu ihtimaller diyarında; akıllıların deli sayıl-dığını, türlü işkencelere tâbî tutulduklarını; gün olur; binlerce sehpanın zulmü teyid ettiğini, gün olur; takvanın ma’dum (idama mahkum edilmiş), putların ma’bud, kalplerin imansız, dillerin Kur’an’sız olduğunu görürsün.

Sen imanlı ol!
Sakın ye’se kapılma!
Gün olur: O korkunç ve kıpkızıl diyarda; nasipsiz ve nesepsizlerin, zalim ve hain kindarların, ahmak ve fâsık riya-kârların, işte ve fikirde bunlarla birlikte olan fâcir (günahkâr) hissedarların, namütenahi hazineleri bir anda inkâr ve iptal eyleyen câni günahkârların, bâtılın savunucusu yaygaracı dellalların insanlığı; barış ve sükundan, hak ve hürriyetten mahrum etmek için milyonlarca cana ve mala kıydıklarını ve malûm olan bu hallerinin yükselmekte olduğunu duyarsın...
Sen Peygamber’i (sas) örnek bil!
Sakın ye’se kapılma!
Gün olur: Gene bazı maddeci diyarlarda ilim için leke olan sahte münevverlerin, görgüden habersiz kozmopolit ca-hillerin, fobilere müptela materyalist ekollerin hayâdan, edep-ten, iffet ve ismetten mahrum ve bîbehre putlaşmış cansızla-rın, tağutperest muzahrefatın, dünya fikir âlemini karmakarışık ettiklerini; sineleri levse, pisliklere, toplumları nifaka ve ihtilafa sürüklediklerini görürsün...
Sen âyet ve hadisten ilham al!
Sakın ye’se kapılma Müslüman!..
Senin Arş’a çıkan şekvanı, cihanı titreten hıçkırıkları-nı, mazlum ve mükedder gönlünü, asırlardır gülmeyen yüzü-nü, ehadiyyete yönelttiğin niyazlarını, dinin, vatanın ve milletin için çarpan mübarek kalbini Rabbi müteal Hazretleri görmüyor ve duymuyor mu sanıyorsun?..
Allah’ımız (cc) Alîm’dir. Habîr’dir. Semi’dir. Basir’dir. Allah mü’minlerin yardımcısıdır. Onları zulmetten nura çıkarır. Sen müsterih ol! Rabbimiz, Allah’ımız Müslümanları me’yus etmeyecek ve mutlaka sevindirecektir. Ve bir anda mü’minlere lutfiyle tecelli edecek, Zât’ına (cc) düşman olanları kahrıyla helak eyleyecektir. Yeter ki sen, Allah’a bağlan, gayene ulaş-mana kolaylık versin. Kur’an’a sarılmazsan eğer, ye’se düşer-sin:
Tey’id edecek el, evet, elbette seni Hak’tır.
Bâtıl yıkılıp hâk ile yeksan olacaktır.
Dr. Ali Kemal Belviranlı,
‘İslamın Nuru’ mecmuası, 1952

Dr. Ali Kemal Belviranlı kimdir ?

1923’te Konya’da doğdu. 11 yaşında hafız oldu. Kadi-rî Şeyhi Ali Efendi’den Arapça ve Farsça tahsil etti. Lise yılla-rında merhum A. Ulvi Kurucu ve Nuri Pişkin’le birlikte Kapu Camii’nde mukabele okudu. 1949’da İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Öğrencilik yıllarında İstanbul’un çok değerli İslam âlimi, edib, mûsıkîşinas, mütefekkir sîmala-rıyla çok yakın temasları ve birlikte faaliyetleri oldu.
1952-1953 yılları arasında İslam’ın Nûru adıyla dinî, fikrî, edebî yazıların yer aldığı bir dergi çıkardı. Hasan Basri Çantay’ın mealini redaksiyon ve tashihiyle birlikte yayına ha-zırladı. 1953’ten sonra Konya’da hekimlik mesleğini yürüttü. Bu sırada Osmanlıca ve musıkî çalışmalarında bulundu. 1967’de 6 yıl sürecek bir tıp ihtisas eğitimi için Londra ve Bir-mingham’da kaldı. Bu dönemde İslam dünyasından birçok kıymetli fikir adamıyla tanıştı. Türkiye’ye döndükten sonra da hekimliğinin yanı sıra sosyal ve kültürel çalışmalarına devam eden ve çok sayıda ilahi de besteleyen Dr. Ali Kemal Belviranlı, 14 Eylül 2003 tarihinde vefat etti.
Eserleri: İslam Prensipleri, Aruz ve Ahenk, Kur'an Rehberi Doç. Dr. Ahmet Gürtaş/Dr. Ali Kemal Belviranlı, Os-manlıca Rehberi 4 cilt, Ölümsüz Müdafaa-tercüme Mevlana Ebul Kelam Azad

ÇANAKKALE ve MİLLİ ŞUUR

Japonların kendi çocuklarına nasıl bir milli şuur ka-zandırdıklarının anlatıldığı çarpıcı bir Çanakkale mesajı…
-Eğitim alanında uzman Japon heyeti, zamanın Milli Eğitim Bakanı Vehbi Dinçerler'in de içinde bulunduğu bir he-yetle Başbakan Turgut Özal'ın huzuruna çıkar ve davet üzeri-ne geldikleri ülkemizde inceledikleri eğitimimizin gençlerimiz üzerindeki verimsiz sonuçlarını şu soğuk cümle ile ifade eder-ler:
-Gençlerinizde milli şuur eksiktir! Bu eğitimle gençleri-nize milli şuur vermeniz de mümkün değildir!.
Şok etkisi yapan bu tespitten sonra sorular arka arka-ya gelir.
-Siz Japonlar gençlerinize milli şuuru nasıl veriyorsu-nuz, nasıl bir eğitim programı uyguluyorsunuz? Bizimkinden çok mu farklı?. Japon heyetinin sözcüsü şu bilgiyi verir:
-Biz der, eğitime şok testler uygulayarak başlarız. Ön-ce çocukları uçak kadar hızlı giden trenlere bindirir ve çok katlı yollardan geçiririz. En üstün teknolojiyi gösterir, robotlarla çalışan dev fabrikalarımızı gezdiririz. Bu baş döndürücü tek-noloji karşısında sarsılan ve şoke olan çocuklarımıza deriz ki:
-İşte gördüğünüz bu hızlı trenleri ve üstün teknolojiyi sizin atalarınız yaptı. Eğer siz daha çok çalışırsanız daha hızlı giden ulaşım araçları yapar, daha üstün teknoloji meydana getirir, daha modern fabrikalar kurarsınız... Sonra çocukları-mızı Hiroşima ve Nagazaki'ye götürüp düşmanın harap ettiği bölgelerimizi gezdirir ve bu defa da deriz ki: Bakın, eğer siz birlik beraberlik içinde çalışmazsanız, işte düşmanlar sizin ülkenizi yakar, yıkar, bu hale getirirler. Ama birlik beraberlik içinde çalışırsanız, güçlü olursunuz, düşmanlarınız size sal-dırmaya cesaret edemezler. Artık birlik beraberlik içinde ça-lışmak ve çalışmamak konusunda kararınızı siz verin...
Bu örneklerle çocuklarımız kendilerine gelerek iyi ve çalışan bir Japon genci olma yolunda milli bir şuur ve heye-canla okumalarını sürdürürler...
Japonların bu tespitlerini sundukları sırada geriden bir ses duyulur:
-İyi de bizim sizin gibi Hiroşima ve Nagazaki'miz yok-tur ki… demek isterler.
Japon eğitimci hemen cevap verir:
-Sizin Hiroşima ve Nagazaki gibi yerleriniz bizimkiler-den çok daha etkilidir, dedikten sonra şunları ilave eder:
-Bir metrekareye bin merminin düştüğü Çanakkale Zaferi'nin kazanıldığı tarihî savaş alanları sizde. Çocuklarını-zın ve gençlerinizin şoke olması için yeter de artar bile. Dün-yanın en gelişmiş ve güçlü ordularına karşı Müslüman Türkler olmazları olduruyor ve bütün dünyayı hayretler içerisinde bıra-kan bir zafer kazanıyorlar.
İşte sadece bu olay, bu bölge ve bu zafer dahi gençle-rinizin milli şuur kazanmalarına yetecek örneklerle doludur. Bu sebeple gençlerinizi Çanakkale'ye götürüp gezdirmelisiniz. Bölgeyi bilerek gezmeli, atalarının ne olmazları başardığını gururla görmeli, iftiharla öğrenmelidirler.. Daha sonra onlara demelisiniz ki:
Sizler de birlik beraberlik içinde çalışmazsanız, düş-manlarınız yine gelirler, Çanakkale'yi işgal etmeye kalkışırlar, yurdunuzda özgür yaşamayı size layık görmezler... Ama çalı-şır, teknolojiyi yakalarsanız, ülkenizi kalkındırır, değerlerinizi korur, ilerleyen ülke haline getirirseniz, düşmanlarınızın sizi etkileri altına alma cesaretleri yok olur. Özgürlüğünüzü korur-sunuz.. İki büklüm değil, başınız dimdik yaşarsınız!..
Destanlaşan Çanakkale, Mustafa Turan

Birikim…

Sahabe Efendilerimiz’in Özellikleri:
1. İman, Tevhid Bilinci
2. Namaz
3. İlim ve Zikir… “İlim, yoldur. Zikir, onun ışığıdır.”
4. İkram-ı Müslimin, Cömertlik
5. İhlas-ü Niyet, Samimiyet
6. Davet ve Tebliğ… “Benden bir ayet biliyorsanız da onu iletin.”

Cihad Nedir ?
Fıtratı (Yüce Allah’ın yarattığı doğal hali) bozmaya yönelik çalışmalara karşı yapılan mücadeleye CİHAD denir. Cihad; fıtratı-doğal akışı bozmama faaliyetidir.


  Hoşsâdalar  

bilinmezi bilir, kendini bilen...
 
 

HAYDİ NAMAZA!

haberler
 
Bize burdan ulaşabilirsiniz...
 
HOŞSÂDA MESSENGER
Üye ol! Sen de kazan!
 
 
46886 ziyaretçi
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol