Hoşsâda-69

HOŞSÂDA
16 Mart 2007
26 Safer Cuma sayı: 69


ÇANAKKALE CİHADI VE ALLAH’IN YARDIMI

Çanakkale Savaşı’nın önemli bir özelliği de, çağdaş bir haçlı seferi olması, bir din savaşı olması özelliğidir… Ça-nakkale, Hak-batıl Mücadelesinin bir parçasıdır.
Düşmanın en çok, Osmanlı Padişahı’nın “Halife-i Müslimin” sıfatını hedef aldığını, İslam liderliğinin ortadan kaldırılması ile, müslümanların, “İmamesi koparılmış bir tesbih” gibi darmadağın olmasını amaçlayarak, bunu sağla-mayı savaşın hedeflerinin en başına koymuş olduğunu görü-yoruz.
Bunu anlamak için, savaş ilan edildikten sonra İngilte-re’de yayımlanan gazetelerdeki yazılardan bir iki örnek cümle okuyalım. İşte savaş muhabiri Ashmead-Bartlett imzası ile yazılanların bir iki paragrafı:
“…Birkaç hafta içinde kanlı savaşlarla karşılaşacağız. Bu öyle kanlı bir savaş olacak ki, neticesi Ayasofya tapınağını, ya hıristiyan aleminin eline düşürecek, vey-hut da hilal, üst ve başları kanlarla boyanmış yeniçeri askerlerinin başında oldu-ğu halde, 29 Mayıs 1453 meş’um gününde İstanbul’a muzaf-fer olarak girdiği günden ziyade şan ve şerefle yaşayacaktır.”
“…Diğer savaş meydanlarından alınarak buraya yığı-lan ge-miler, sanki tek bir maksat için, ihtimal ki, Hıristiyanlık aleminin, Osmanlı Türklerine karşı yapabileceği son haçlı seferi içindir…”

Çanakkale Seferi Kuvvetler Başkomutanı olan İngiliz General Ian Hamilton, hatıra defterine şu cümleyi yazmıştı: “27 Haziran 1915 - Biz bu kayalıklarda hançerimizi Osmanlı Sultanı’nın kara kalbine sapladık. Yalnız hançer henüz etini deldi. Yarasından yeni yeni kan akmaya başladı. Her gün ölümden kurtulmak için debeleniyor. Biz bir metre ilerleyeme-sek dahi, Halife’nin canı alınıncaya kadar, kanı bu kaba akıtı-lacaktır.”
Yine İngiliz General Allenby’in, Çanakkale savaşından bir müddet sonra Kudüs’ü işgal ettiğini, tarihte Kudüs’ü haçlı-lardan geri almış olan Büyük Kumandan Selahaddin Eyyübi’nin türbesine giderek her müslümanın yüreğini kana-tan; haçlı ordularının intikamlarının artık alındığını, Kudüs’ün nihayet müslümanlardan kurtarıldığını, haçlı ordusunun artık galip geldiğini ifade eden, gurur, kibir ve azamet kokan bir konuşma yapmış olduğunu okuyoruz.
Yapılan saldırıların bir haçlı seferi olduğunu bunlardan daha açık nasıl ifade edebiliriz? Haçlı seferine karşı koyacak bir ordu da, çok tabiidir ki, öncelikle dini değerlerini savunmak için savaşıyor sayılacaktır. Vatan, namus veya milli değerlerin müdafaası elbette söz konusudur. Ama öncelik mukaddes değerlerin, haçlı saldırılarına karşı savunulmasıdır. Nitekim düşman da bunu bilerek savaşmaktadır. Alan Moorehead Gelibolu isimli kitabında şu cümleleri yazıyor:
“Gelibolu kıyısında, Kilitbahir’deki Türk topçusunu iz-leyenler, onların önüne geçilmez bir inançla savaştığını, as-kerler top başına koşarken imamların dua okuduklarını anlatır. Burada görülen, savaşın alışılmış heyecanının da ötesindedir. Türk askerleri bir dini heyacan, kafire karşı savaşmanın getir-diği bir duygunun etkisindedir. Bu nedenle uçuşan şarapnelle-re ve patlıyan mermilere aldırmaksızın kendilerini ileri atarlar”
“Türklerin davranışı oldukça enteresandır. Batıdan ge-len hıristiyan saldırısına karşı, kendi topraklarını savundukları doğrudur. İman doludurlar. Siperlerdeki imam ve müezzinler askerleri Allah ve Hazreti Muhammed adına savaşmaya çağı-rır.”
Kısaca Türk askeri, Allah’ın dinini yeryüzünden silmek isteyenlere karşı savaşmaktadır. İşte bu tabir “Cihad” kavra-mının içindeki bir tabirdir. Üstelik bir “Cihad-ı Ekber” kararı da vardır. Türk askeri cihad etmektedir, Allah’ın dinine yardım etmektedir.

Hemen burada bir iki Ayet-i Kerime-i hatırlamakta fayda var:
-“Ey iman edenler, siz Allah (ın Dinine)a yardım eder-seniz, O da (düşmanınıza karşı) size yardım eder ve ayakları-nızı (sağlam ve) sabit kılar.” (Muhammed,7)
-“Allah uğrunda hakkıyla cihad edin. Sizi O seçti, din-de üzerinize hiç bir güçlük de yüklemedi. Babanız İbrahim Dini’nde olduğu gibi. Size daha evvel gönderdiği kitaplarda da, bu Kuran’da da müslüman adını vermiştir. Peygamber sizin üzerinize şahit olsun, siz de insanların üzerine şahit olasınız diye. Artık dosdoğru namazınızı kılın, zekatı verin, Allah’a sarılın. O sizin Mevla’nızdır, O ne güzel Mevla ve ne güzel yardımcıdır.” (Hac,78)
-“Allah size yardım ederse, artık sizi yenecek yoktur. Sizi yardımsız bırakırsa, ondan sonra size yardım edebilecek kimdir? Müminler ancak Allah’a güvenip dayanmalıdır.” (Al-i İmran,160)
-“Onlarla muharebe edin ki, Allah sizin ellerinizle onla-rı azaplandırsın, onları rüsvay etsin. Size onlara karşı nusret (yardım) versin, müminler zümresinin göğüslerini ferahlandır-sın.” (Tevbe,14)

Hepimiz inanıyoruz ve biliyoruz ki; Yüce Allah hiç bir ayeti boş yere indirmemiştir, yine biliyoruz ki; vaadine hiç mu-halefet etmez. Ordumuzun, Allah’ın Din’ine yardım ettiği ke-sindir, cihad ettiği kesindir. O halde Allah’ın yardımını aldığı da kesindir. İşte Çanakkale Savaşı’nın en önemli özelliği, bir cihad olması ve bu münasebetle de cihad eden Ordumuzun savaşın her anında, Allah’ın yardımını almış olduğudur. Ger-çekten de askerlerimiz, “Edasının Şartları”na uyarak cihad etmişlerdir.

Cihadın edasının ne gibi şartları vardır, kısaca hatırla-yalım:
Askerlerimiz; cihadın “İttifak” şartı gereğince, teşkilat-lanmışlar, birlikte hareket etmişler, münferit hareketlerden kaçınmışlardır.
“İhlas” şartı gereğince Allah Rızasının dışında kendi-leri için bir menfaat gözetmeden savaşmışlardır.
“İttika” şartı gereğince sadece Allah’tan sakınmışlar, savaştıkları insanlara karşı Yüce Allah nasıl istemişse öyle davranmışlardır.
“İhsan” şartını da yerine getirmişlerdir. Yani her anın-da Allah’ın kendilerini murakebe ettiğinin bilinciyle hareket ederek, itina ile görevlerini yapmışlardır. “Ahlak” lı olmaya son derece özen göstermişlerdir.
“İstişare” ile alınmış kararları yine emir komuta içinde, ölümün kesin olduğunu gördüğü hallerde bile, emredilen gö-revleri “İtaat” etmede kusur işlememek suretiyle en iyi bir şe-kilde yapmışlardır.
Bu sebeple elbette Allah’ın yardımına da müstehak olmuşlardır. Allah’ın yardımının ordumuza ulaşmış olduğunu, dost düşman herkes kabul etmektedir. Çanakkale’de, bizleri hayrete, düşmanlarımızı da dehşet ve şaşkınlığa düşüren çok sayıda olayın meydana gelmiş olduğunu görüyoruz…
Kul, her şeye Kadir olan Yüce Allah’la olunca, Allah (cc)’da kuluyla oluyor…
“Şu Boğaz Harbi Nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya,
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.”
M. Akif

Çanakkale Cihadı’nın Sonuçları:

… Bir haçlı zihniyetiyle başlatılmış bulunan Çanakkale savaşları, hangi taraf kazanırsa, diğer taraf aleyhine büyük sonuçlar doğuracak bir teşebbüstü.
İtilaf devletlerinin (düşmanın) kazanması durumunda, tarihteki haçlı seferlerini kazandıklarında neler olmasını bekli-yor idiyseler, aynı şeyleri bu savaşın sonucundan da bekle-mişlerdir. İstanbul ve Kudüs gibi kutsal ve önemli şehirlerin müslümanlardan alınması, müslümanların, bilhassa Türklerin, başta Avrupa ve Anadolu topraklarından olmak üzere, bulun-dukları yerlerden sürülerek, Orta Asya steplerine gönderilmesi ana gayesi ile bu savaşı başlatmış olduklarını, yetkililer ve komutanlar açık açık ifade ediyorlardı.
Halife’yi ve Hilafet’i ortadan kaldırarak, sömürge impa-ratorluklarının önündeki en büyük engel, bertaraf edilmiş ola-caktı. Çünkü İslam Dünyası’na mensup, çok sayıda müstem-lekeleri vardı, bunların Halife’nin bir işareti ile ayaklanmaları ve oyunu bozmaları muhtemeldi. İslam dünyasının, Hilafet’in yok edilmesiyle başsız bırakılması, mevcut sömürgelerinin sağlam olarak elde tutulmasının yanında, daha da genişletil-mesi kolaylaşmış olacaktı. Ayrıca gelecekte de, müslümanların tekrar güçlenerek, karşılarına bir birlik halinde çıkmaları ihtimali de, ortadan kalkmış olacaktı.
Bütün bu gayelerinin yanında, bu savaşın açılmasının yakın gelecekteki sebep olacağı sonuçlar da, elbette bekleni-yordu. Örneğin Rusya’ya yardım edilmesi, Almanya’nın arka-dan vurulması, buğday stoklarının batıya aktarılması gibi…
Beklentiler biiznillah boşa çıktı. Bir elleri belinde oldu-ğu halde geçebileceklerini zannettikleri Çanakkale, Allah’ın yardımı ve İslam ordusunun kahramanlığı sayesinde, başları-na iş açtı. Kelimenin tam anlamıyla, bütün dünyaya rezil oldu-lar. 8 ay boyunca, denizden, denizaltından, havadan ve kara-dan bütün güçleriyle yüklendiler…
…Çanakkale’de savaşın geçtiği yer, birkaç yüz dö-nüm arazi olduğuna göre, bu kadar insan kaybının kanı litre olarak hesaplanırsa, bazı kaynaklar böylece, metrekare başı-na yaklaşık 5 litre insan kanı düşmüş olduğunu yazıyorlar.
Maddi kayıpların ise, hesaplanması çok zordur. Yakı-lan ve batırılan gemiler, harcanan gıda maddeleri ve giyim ihtiyaçları, yakılan cephane, siper malzemeleri, ve diğerleri… Bunların para olarak karşılığını hesaplamak gerçekten de mümkün değildir. Ülkemizde çekilmiş bulunan, yokluk, kıtlık, pahalılık ve bunların getirdiği yıkımlar… Sönen ocaklar, yıkı-lan yuvalar, kıyılan ilim, fikir ve sanat adamları ve genç asker-ler ve subaylar…Maddi olarak değerlerinin belirlenmesi veya tahmin edilmesi imkansız kayıplardır.
…Dünyanın yenilmez devletleri olarak kabul edilmiş bulunan İngiltere ve Fransa’nın, öldü kabul edilen Osmanlılar tarafından, ağır bir mağlubiyete uğratılmaları ve resmen cep-heden kaçmaları, itibarlarını büyük ölçüde zedelemişti. Hamilton’un kurmay heyetinde savaşın başından sonuna ka-dar Kurmay Albay olarak görev yapmış bulunan Aspinall, şun-ları yazmaktadır:
“Gelibolu’daki mağlubiyetin sebeplerini araştırırken iki mühim amili unutmamak lazımdır. Bunlardan birisi; Türk aske-rinin savunmadaki yüksek kabiliyeti, diğeri de 5. Ordunun çok güzel sevk ve idare edilmesidir. Seferin başlangıcında Türkler maalesef, yanlış olarak tanınmıştı… Çanakkale’deki Türk askeri, insanı harekete geçiren iki mühim haslet ile müceh-hezdi: Bunlardan birisi, dini inanışlarının çok sağlam olması, diğeri de memleketini ecnebi istilasından kurtarmak emeli ve ideali…”
Mehmetçiğin kahramanlığı ve üstün vasıfları, tüm dünya tarafından takdir edilmişti. Mehmetçik, modern istila ordularını dize getirmiş, mağlup etmiş, kaçmak zorunda bı-rakmıştı… Çanakkale’deki şehitliklerde, 15 yaşından 70 yaşı-na kadar, ayrıca Bosna’dan Bağdat’a kadar her yaş ve yöre-den ve her rütbeden şehidimizin yatmakta olduğu görülecektir. Hepsine rahmet olsun, hepsinin ruhları şad olsun!

Ekrem ŞAMA

Tavsiye Eserler:
-Çanakkale Zaferi’ni Unutmayalım,
Burhan BOZGEYİK,
- Çanakkale Mahşeri,
M. Niyazi Özdemir
-Şu Boğaz Harbi,
Ekrem Şama


  Hoşsâdalar  

bilinmezi bilir, kendini bilen...
 
 

HAYDİ NAMAZA!

haberler
 
Bize burdan ulaşabilirsiniz...
 
HOŞSÂDA MESSENGER
Üye ol! Sen de kazan!
 
 
46886 ziyaretçi
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol