Hoşsâda-59
HOŞSÂDA
05 Ocak 2006 Cuma
15 Zilhicce 1427 sayı: 59

SAFAHAT’TAN…

Zulmü alkışlayamam, zâlimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdâdıma saldırdı mı, hattâ boğarım!..
- Boğamazsın ki!
- Hiç olmazsa yanımdan koğarım.
Üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam;
Hele hak nâmına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir âşıkım istiklâle,
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lâle!
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırma da geç git, diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...
İrticâın şu sizin lehçede ma'nâsı bu mu?
M. Akif Ersoy


DURUŞUYLA ÖRNEK BİR ŞAHSİYET…

Mehmet Akif’in vefatının 70’inci yıldönümü
(27 Aralık 1936).

MEHMET ÂKİF ERSOY İÇİN... / İbrahim Tenekeci

Mehmet Âkif Ersoy, sadece milli marşımızın şairi de-ğildir. O, Türk edebiyatının ve İslâmcılık düşüncesinin de vaz-geçilmez şahsiyetlerinden biridir.
Onun bu millete açtığı kapı, sağladığı imkân, sanılan-dan çok daha fazladır. Mehmet Âkif, milletimizin kader yılla-rında, şiirleri, yazıları, konuşmaları ve duruşuyla, Müslüman Anadolu halkına yol göstermiş, örnek olmuştur. O, Kurtuluş Savaşı’nın gerçek kahramanlarından biridir.
Âkif’in gerçek bir dindar, katıksız bir vatansever ve ha-lis bir mücahit olduğunu bilen Müslüman aydınlar ve halk, ona sonuna itimat etmiş ve Kurtuluş Savaşı’nı desteklemiştir. O da en karamsar günlerde bile umudunu kaybetmemiş, milletine olan güvenini daima korumuştur.
Şiirlerinde ise, bir milletin ölüm kalım mücadelesinin adeta fotoğrafını çekmiştir. Bugün, Çanakkale şiirini okuyan-lar, o çetin mücadeleyi çıplak gözle seyretmiş gibi olurlar. İstiklâl Marşı başta olmak üzere, birçok şiiri, birer canlı şahit gibidir.
Yazımızın girişinde, “ŞAHSİYET” kelimesini boşuna kullanmadık. Sadece İstiklâl Marşı karşılığında almadığı ödülü belirtmek bile, onu diğerlerinden ayırır. Kurtuluş Savaşı sonra-sı Ankara’ya yakın olanlar hızla ihya olurken; o, şahsiyetini koruduğu için, hızla Ankara’dan uzaklaşmış, daha doğrusu uzaklaştırılmıştır. Ayrıca, onca hizmetine, fedakârlığına rağ-men; kendisini vatanından koparanların aleyhinde tek kelime bile etmemiştir. Nitekim, sözünü ettiğimiz insanların çocukları ve torunları varlık içinde yaşarken; Âkif’in oğlu yokluk içinde vefat etmiştir.
Kimse güzelliğin üstünü örtemez. Bilâkis, güzellik, zamanla bütün olumsuzlukların, kötülüklerin üstünü örter. Mehmet Âkif’in üstünü örtmeye, onu yok saymaya çalışanlar, vefatında bile hiçbir şey olmamış gibi davrananlar, bugün, milletin hafızasından silinip gitmiştir. Buna karşılık, Âkif, her geçen gün büyümekte, etkisini ve gücünü arttırmaktadır.
Yeni nesiller, ona ve eserlerine daha fazla sahip çık-makta, onca olumsuz kampanyaya rağmen, hakkındaki güzel yayınlar ve etkinlikler her geçen gün artmaktadır.

ÂKİF ÜZERİNE NOTLAR...
Hüseyin AKIN, Milli Gazete

İMAN ve ÜMİT

Âkif, geleceğinden ümidi kesmiş bir millete ümitsizliğin inançsızlığa denk bir hâl olduğunu hatırlatan adamdır. “Atiyi karanlık görerek azmi bırakmak/Alçak bir ölüm varsa eminim budur ancak!” demek suretiyle içine gömülmek isteyen bir halkı silkeleyip kendine avdet ettirmeyi bilmiştir. Ona göre en büyük ümit gençliktir. Korku dağları gelecek kuşakların yolunu kapamasın diye İstiklal Marşının daha ilk giriş dizesine cesaret telkin eden bir kelimeyle başlamıştır: “Korkma!” Bu aynı za-manda görünmez güçlerin görünür güçler karşısındaki zaferini müjdelemektir: “Cehennem olsa gelen göğsümüzde söndürü-rüz.”

SÖZ ve EYLEM BİRLİĞİ

Ne şairliği ne fikir adamlığı ne de vaizliği sözde kal-mamış, her ne söylemişse kendi nefsinde pratiğe geçirmiştir. Âkif bu aksiyoner yönüyle alışıldık, Türk aydın tiplemesinin tamamen dışında yer alır. Yazdıklarını “Bir yığın söz ki, sami-miyeti ancak hüneri” diye özetler. Kalbi ile kafasını telif ettiği içindir ki yazdıklarıyla yaşadıklarında birbirini nakzeden nokta-lara kolay kolay rastlanmaz.

ONURLU ve SOYLU

Fakir yaşayıp son nefesini fakr üzre vermiştir. Onurlu-dur. Soğuk günlerin paltosuz şairidir. Çok ihtiyacı olmasına rağmen kendisinden İstiklal Marşı yazması istendiğinde “eğer işin ucunda para varsa yazamam” diye tavrını koymuş, so-nunda Hasan Basri Çantay’ın araya girmesiyle ikna olsa da birinci geldiğinde ödül olarak verilen parayı başka bir yere bağışlamıştır. Marştan mükâfat olarak verilen parayı cebine koymadığı gibi, marşı da safahatına almamış ve bu tavrının sebebi sorulduğunda: “Ben onu milletimin kalbine gömdüm” cevabını vermiştir. Eğer Türk halkının hafızasında İstiklal Mar-şı kadar ‘Mehmet Âkif’ isminin de bir yeri varsa, bu büyük oranda onun gösterdiği soylu davranışlar sebebiyledir.

İÇTEN İÇE HÜZÜN ve TEVAZU

Sözü sesine sesi nefesine, nefesi de ruhuna işaret eder. Şiirlerinde içten içe bir hüzün ve kesik kesik ağlayışlar kendini hissettirir. Hak’tan ve halktan başka destekçisi yoktur. Acılar atlası gibidir Safahat. “Sessiz yaşadım kim beni nere-den bilecektir” diyerek büyük bir tevazu örneği gösterirken, yazdıklarını da bu yaşamsal sessizliğin (tantanasızlığın) de-vamı kabul eder: “Yoktur elemimden şu sağır kubbede iz/ İnler “Safahat”ımdaki “Hüsran” bile sessiz” Âkif’in sesini en güzel Mithat Cemal tasvir eder:
“Âkif’in üç esaslı sesi var: Konuşma sesi, erkek sesi, müstehzi sesi. Bakarsınız, binlerce kari (okuyucu) ile iki kişi imişler gibi en ufak sesle konuşur. Sonra bakarsınız, bu kadar hafif sesle konuşan şair bir şehname kahramanının büyük sesiyle haykırır. Yahut yeni yaralanmış bir aslanın çığlığıyla bağırır. Sonra bakarsınız, içinde aslan ağzı açılan bu sesin şairi öksürüklü, ihtizazlı bir istihza sesiyle konuşur. Nihayet bakarsınız, kahraman sesi, konuşma sesiyle karışacak bir muhaverenin nisabını geçmeyen bir hamaset tonu alır… Altı yedi Türkçe bilirdi: Tekke, medrese, Tanzimat, Servet-i Fünun, ev ve sokak Türkçesi.”

KUR’AN MERKEZLİ BİR HAYAT

Mehmet Âkif her şeyden evvel bir Kur’an şairidir. Bü-tün hayatı boyunca hep Kur’an’a bağlı yaşadı. Balıkesir, Bur-dur, Eskişehir, Kastamonu, Afyon, Antalya ve Konya’da halka kürsülerden Kur’anla konuştu. Ölürken son nefesinde de Hafız Necati’nin okuduğu Kur’an’ı dinlediği rivayet edilir. Kur’an’ın asli geleneğine göre okunması konusunda her fırsatta gayret gösterip mücadele eder. “İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıy-la bilin / Ne mezarlıkta okumak ne de fal bakmak için” dizele-rinde olduğu gibi Safahat’ın bir çok yerinde Kur’an’ı doğru okuma noktasında uyarıcılık misyonunu yüklenmiştir. Âkif’in Kur’an şairi vasfını hak etmesi sadece Kur’an’ı iyi bilmesi ile ilgili bir durum değil, aynı zamanda Kur’an’a karşı sorumluluk cihetindendir.
Bilindiği gibi Âkif’e Cumhuriyetin ilanından sonra bir Kur’an meali hazırlaması teklif edilir. Âkif bunun manevi so-rumluluğundan çekinerek kabul etmese de devreye Ahmet Hamdi Akseki’nin girmesiyle kabul etmek zorunda kalır. Yılla-rını vererek hazırladığı meali Diyanet’in ısrarına rağmen teslim etmez ve hastalığı ağırlaştığı sırada yakınlarına mealin yakıl-masını vasiyet eder. Âkif’in yıllarca emek verdiği meali son anda teslim etmekten vazgeçip yakılmasını vasiyet etmesinin sebebini Ertuğrul Düzdağ şöyle açıklıyor: “Acaba Çankaya, bu kadar adamın arasında neden Mehmet Âkif’in tercümesinin üzerinde duruyordu? Çünkü o sıralarda, Kur’an’ın camilerde ve namaz içinde de Türkçe okutulması devrimine hazırlanıl-makta idi de ondan. İşte Âkif’in yaptığı tercümeyi vermeyerek anlaşmayı feshetmesinin sebebi de budur.” (Mehmet Âkif Üzerine Araştırmalar - Ertuğrul Düzdağ - sh: 307)

Hangi toplumsal konumda olursak olalım Âkif’in haya-tı, duruşu ve mücadelesi bizim için çok iyi bir örnektir. Şair olarak Âkif, sözün ve dizenin haysiyetini koruyan adamdır. Parlamenter olarak milletin arasında milletle beraber var olan-dır. Bir aydın ve bir inisiyatif adamı olarak okula yakın olduğu kadar camiye de yakındır. Caminin asli misyonlarından birini cemaate hatırlatır, Kurtuluş Savaşının bir cephesi de camii kürsüleridir. Bir öğretmendir, bir tebliğcidir ve Türk insanının yerli duruşudur.

Haftanın Tavsiye Kitabı:
Camideki Şair - M. Akif Ersoy, M. Doğan, İz Yay.


  Hoşsâdalar  

bilinmezi bilir, kendini bilen...
 
 

HAYDİ NAMAZA!

haberler
 
Bize burdan ulaşabilirsiniz...
 
HOŞSÂDA MESSENGER
Üye ol! Sen de kazan!
 
 
46888 ziyaretçi
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol