Hoşsâda-55
HOŞSÂDA
8 Aralık 2006 Cuma
17 Zilkade 1427 sayı: 55

Medeniyet

Bir Gençlik, Bir Gençlik, Bir Gençlik
''Zaman bendedir ve mekan bana emanettir!'' şuurun-da bir gençlik...
Devlet ve milletin büyük çaba ermiş yedi asırlık haya-tında; ilk iki buçuk asrını aşk, vecd, fetih ve hakimiyetle süsle-yici; üç asrını kaba softa ve ham yobaz elinde kenetleyici; son bir asrını, Allah'ın Kur'an'ında ''belhüm adal'' dediği hayvandan aşağı taklitçilere kaptırıcı; en son yarım asrını da işgal ordula-rının bile yapamayacağı bir cinayetle, Türkü madde planında kurtardıktan sonra, ruh planında helak edici tam dört devre bulunduğunu gören... Bu devreleri yükseltici aşk, çürütücü taklitçilik ve öldürücü küfür diye yaftalayan ve şimdi, evet şim-di... Beşinci devrenin kapısı önünde dimdik bekleyen bir gençlik...
Dikeyden yataya Gökleri çökertecek ve yeni kurbağa diliyle bütün ''dikey'' leri ''yatay'' hale getirecek bir nida kopa-rarak ''Mukaddes emaneti ne yaptınız?'' diye meydan yerine çıkacağı günü kollayan bir gençlik...
Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, öcünün davacısı bir gençlik...
Halka değil Hakk'a inanan, meclisinin duvarında ''Ha-kimiyet Hakk'ndır'' düsturuna hasret çeken, gerçek adaleti bu inanışta ve halis hürriyeti Hakk'a kölelikte bulan bir gençlik...
Ezelde ve Ebette Emekçiye "Benim sana acıdığım ve yardımcı olduğum kadar sen kendine acıyamaz ve yardımcı olamazsın! Ama sen de, zulüm gördüğün iddiasıyla, kendi kendine hakkı ezmekte ve en zalim patronlardan daha zalim istismarcılara yakanı kaptırmakta başıboş bırakılmazsın!", kapitaliste ise "Allah'ın buyruğunu ve Resul ölçüsünü kalbinin ve kasanın kapısına kazımadıkça, serbest nefes bile alamaz-sın!" ihtarını edecek... Kökü ezelde ve dalı ebette bir siste-min, aşkına, vecdine, diyalektiğine, estetiğine, irfanına, idrakına sahip bir gençlik...
Bir buçuk asırdır yanıp kavrulan, bunca keşfine ve oyuncağına rağmen buhranını yenemeyen ve kurtuluşunu arayan Batı adamının bulamadığını, Türkün de yine bir buçuk asırdır işte bu hasta Batı adamında bulduğunu sandığı şeyi, o mübarek oluş sırrını çözecek ve her sistem ve mezhep, ortada ne kadar hastalık varsa tedavisinin ve ne kadar cennet hayali varsa hakikatinin İslam'da olduğunu gösterecek ve bu tavırla yurduna, İslam alemine, bütün insanlığa numunelik teşkil edecek bir gençlik... "Kim var?" diye seslenilince, sağına ve soluna bakınmadan, fert fert "Ben varım!" cevabını verici, her ferdi "Benim olmadığım yerde kimse yoktur!" duygusuna sahip bir dava ahlakını pırıldatıcı bir gençlik...
Can taşıma liyakatini, canların canı uğurunda can vermeyi cana minnet sayacak kadar gözü kara ve o nispette strateji ve taktik sahibi bir gençlik...
Büyük bir tasavvuf adamının benzetişiyle, zifiri karan-lıkta, ak sütün içindeki ak kılı fark edecek kadar gözü keskin bir gençlik...
Bugün komik üniversitesi, hokkabaz profesörü, yalan-cı ders kitabı, çıkartma kağıdı şehri, muzahrafat kanalı sokağı, fuhş albümü gazetesi, şaşkına dönmüş ailesi ve daha nesi ve nesi, hasılı, güya kendisini yetiştirecek bütün cemiyet mües-seselerinden aldığı zehirli tesiri üzerinden silkip atabilecek, kendi öz talim ve terbiyesine, telkin ve temmiyesine memur vasıtalara kadar nefsini koruyabilecek, tek başına onlara karşı durabilecek ve çetinler çetini bu işin destanlık savaşını kaza-nabilecek bir gençlik...
Annesi, babası, ninesi, ve dedesi de içinde olsa, gel-miş ve geçmiş bütün eski nesillerden hiçbirini beğenmeyen, onlara "Siz güneşi ceketinizin astarı içinde kaybetmiş marka Müslümanlarısınız!
Gerçek Müslüman olsaydınız bu hallerden hiçbiri başınıza gelmezdi!" diyecek ve gerçek Müslümanlığın "ne idüğü"nü ve "nasıl"ını gösterecek bir gençlik...
Tek cümleyle, Allah'ın kainatı yüzü suyu hürmetine yarattığı Sevgilisi’nin alemleri manto gibi bürüyen eteğine tutunacak, O'ndan başka hiçbir tutanak, dayanak, sığınak, barınacak tanımayacak ve O'nun düşmanlarını ancak kabur farelerine denk muameleye layık görecek bir gençlik...
Genç Adam!!!
Bu gençliği karşımda görüyorum. Maya tutması için otuz küsur yıldır, devrimbaz komadanların viski çektiği ka-mıştan borularla ciğerimden kalemime kan çekerek yırtın-dığım, kıvrandığım ve zindanlarda çürüdüğüm bu gençlik kar-şısında, uykusuz, susuz, ekmeksiz, başımı secdeye mıhlayıp, bir ömür Allah'a hamd etme makamındayım. Genç adam! Bundan böyle senden beklediğim, manevi babanın tabutu-nu musalla taşına, Anadolu kıtası büyüklüğündeki dava taşını da gediğine koymandır.
Surda bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes!
Ey kahbe rüzgar, artık ne yandan esersen es!.. Allah'ın sela-mı üzerine olsun!
Necip Fazıl Kısakürek


  Hoşsâdalar  

bilinmezi bilir, kendini bilen...
 
 

HAYDİ NAMAZA!

haberler
 
Bize burdan ulaşabilirsiniz...
 
HOŞSÂDA MESSENGER
Üye ol! Sen de kazan!
 
 
46885 ziyaretçi
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol