Hoşsâda-180
“Âvâzeyi bu aleme Davud gibi sal,
Bâki kalan bu kubbede bir hoşsâda imiş”(Bâki)

H O Ş S Â D A


30 Temmuz 2009 Cuma
8 Şaban 1430
sayı: 180

UYAN EY GÖZLERİM ya da
SABAH NAMAZINI KAÇIRAN PADİŞAH


Sultan III. Murat Han bir sabah namazını kaçırmış. Üzüntüsünden “Uyan Ey Gözlerim Gafletten Uyan” adlı eseri yazmış. Biz her gün kaçırıyoruz ama ne yazık ki o parçayı dinlemiyoruz bile…
Uyan ey gözlerim gafletten uyan!
Uyan uykusu çok gözlerim uyan
Azrail’in kastı canadır, inan.
Uyan ey gözlerim gafletten uyan!
Uyan uykusu çok gözlerim uyan

Seherde uyanırlar cümle kuşlar
Dill-u dillerince (1) tesbihe başlar
Tevhid eyler dağlar taşlar ağaçlar
Uyan ey gözlerim gafletten uyan!
Uyan uykusu çok gözlerim uyan

Semâvâtın kapuların açarlar.
Mü’minlere rahmet suyun saçarlar…
Seherde kalkana hülle (2) biçerler.
Uyan ey gözlerim gafletten uyan!
Uyan uykusu çok gözlerim uyan

Bu dünya fanidir sakın aldanma.
Mağrur olup tac-u tahta dayanma.
Yedi iklim (3) benim deyu güvenme.
Uyan ey gözlerim gafletten uyan!
Uyan uykusu çok gözlerim uyan

Benim, Murad kulun, suçumu affet.
Suçum bağışlayub günahım ref’ et.(4)
Rasûl’ün sancağı dibinde haşret.
Uyan ey gözlerim gafletten uyan!
Uyan uykusu çok gözlerim uyan

Sultan III. Murat’ın babası, Kanunî Sultan Süleyman’ın oğlu II. Selim’dir. Annesi ise Nur Banu Sultan’dır. 5 Cemaziyülevvel(5) 953 / 4 Temmuz 1546 tarihinde Manisa’nın Bozdağ Yaylağı’nda dünyaya gelen Şehzade Murat, 966 / 1558 tarihinde Akşehir Sancak Beyliği’ne, 1562 yılında ise Manisa Sancak Beyliği’ne getirilmiştir.

Padişahlığına kadar Manisa Sancak Beyliği’nde sancakbeyi olarak görevini sürdüren III. Murat, on ikinci padişah olarak 15 Aralık 1574’te cihanşümul Osmanlı payitahtına çıkarak saltanatını ilân eder. (III.Murat Han, Pir Hasan Hüsameddin Uşşaki (ksa)'yı Padişah olunca Uşak'tan İstanbul'a davet edip kendisine bir dergah açmıştır.) 21 sene tahtta kalan III. Murat, 16 Ocak 1595'de 49 yaşında iken vefat etti. Ayasofya Camii hazîresine (mezarların bulunduğu mekân) gömüldü. Keremi sonsuz, bâki olan Rabbimiz, Osmanlı tahtını nasip eylediği bu güzide insana rahmet eylesin!… Âmin!…
Şair sultanlardan olan III. Murat, Muradî mahlâsıyla şiirler yazmıştır. Türkçe, Arapça ve Farsça divanları bulunmaktadır

Bu müstesna şiirinin Türk tasavvuf musikisi makamlarında muhtelif besteleri vardır. Bu besteler tarihte olduğu gibi günümüzde de terennüm ediliyor.
Bir hitapla, “Uyan ey gözlerim gafletten uyan!...” şiirine başlayan Sultan Şair, silkinerek kendine gelmek istiyor. Nefsiyle baş başadır. Ahir ömrünü muhasebe edip tehlikenin kenarında olduğunu düşünüyor. İlmi, kudreti her şeyi kuşatmış olan Allah’ı tesbih etmekte yetersiz olduğu kanısına varıyor. Uyan ey gözlerim gafletten uyan!... Uyan uykusu çok gözlerim uyan… Azrail’in kastı canadır, inan. Uyan ey gözlerim gafletten uyan!... Uyan uykusu çok gözlerim uyan…

Şair, ikinci kıtaya, seherlerde Rablerini tesbih eden kuşları mevzubahis ederek giriyor. Bu kuşlar kendi dillerince bizlerin bilmediği bir lisanla Hâlık’larını, Rezzak’larını zikretmektedirler. Nitekim şu âyet-i kerime Sultan Şair’imizin bildirdiği gerçeği çok veciz ve fasih bir şekilde ifade ediyor: “Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar Allah’ı tesbih ederler. Hiçbir şey yoktur ki, onu hamd ederek tesbih etmesin. Ancak, siz onların

tesbihlerini anlamazsınız. O, Halîm’dir, çok bağışlayandır.” (6) Bu kıtada kuşlarla birlikte başka varlıkların da Rableri’ni tesbih ve tevhid ettikleri haber veriliyor: “Tevhid eyler dağlar taşlar ağaçlar…” Kuşlar, dağlar, taşlar, ağaçlar birer parçadır. Kast olunan bu cüzlerin de içerisinde bulunduğu canlı ve cansız varlık âlemdir. Kuşkusuz göklerde ve yerde ne varsa O’nundur; O’nu tesbih etmiştir ve ediyordur. Gece ve gündüz, gök gürültüsü, bölük bölük uçan kuşlar, melekler, dağlar vb. gibi… Allah’a hamd ve korku ile boyun eğmiştir; yorulmadan ve büyüklenmeden noksan sıfatlardan münezzeh, kemâl sıfatlarla vasıflı bulunan Allah’ı tesbih ve tevhid etmektedirler.(7) Hülâsa her şey, ama her şey Allah’ı yüce sıfatlarıyla birlikte tesbih, tevhid ve tenzih etmektedir. Hakikat boyasıyla boyanmış Şair’imiz tekrar tekrar: “Uyan ey gözlerim gafletten uyan!... / Uyan uykusu çok gözlerim uyan…” demek suretiyle bu kıta ve diğer kıtalarda zatını ikaz edecektir. Seherde uyanırlar cümle kuşlar... Dill-u dillerince tesbihe başlar... Tevhid eyler dağlar taşlar ağaçlar… Uyan ey gözlerim gafletten uyan!... Uyan uykusu çok gözlerim uyan…

Üçüncü kıtada Allah’a ve Rasûlü’ne nasıl inanılması gerekiyorsa öylece inanan Mü’minlere sema kapısının açılarak rahmet suyu saçılacağını müjdeleyen Sultan Şair’imiz, seherlerde kalkmanın önemine tekrar dikkatlerimizi çekmek istiyor: “Seherde kalkana hülle biçerler.” Hülleden kast olunan, bilindiği gibi Cennet elbisesidir. Evet, seher vakitleri İslâm literatüründe kıymetlidir. Nitekim; “(Bunlar), ‘Rabbimiz, biz iman ettik. Bizim günahlarımızı bağışla. Bizi ateş azabından koru!’ diyenler, sabredenler, doğru olanlar, huzurunda gönülden boyun büküp divan duranlar, Allah yolunda harcayanlar ve seherlerde (Allah'tan) bağışlanma dileyenlerdir.”(8) buyrularak seher vaktinde bağışlanma dilemek, öneminden dolayı âyet-i celîlede zikrediliyor. Seher vaktinde yatmamak, sabah namazını kıldıktan sonra da güneşi üzerine doğdurmamak, geçen bu süre zarfında ibadet-i taatla, tevbe-i istiğfarla, tesbih, tenzih ve tehlille meşgul olmak âdâb-ı sünnettendir. Ayrıca Sabah namazının sünneti ve farzı arasındaki vakitte de bu şekilde hareket etmek sünnettir. Seher vaktinin bir uhrevîliği vardır. Kuşların zikir armonisi, havadaki o büyüleyici koku, bedeninizi saran ve sarsan seher vaktinin iklimi…

Son kıtalara geldiğimizde dünyanın faniliği; taç-u tahtın, saltanatın, malın mülkün, servetin geçiciliği hakikatini hatırlamak isteyen Sultan Şair’imiz Allah’a sığınıyor, Rabbinden bağışlanma istiyor, “Rasûl’ün sancağı dibinde haşret.” demek suretiyle son arzusunu dillendiriyor. Benim, Murad kulun, suçumu affet. Suçum bağışlayub günahım ref’ et. Rasûl’ün sancağı dibinde haşret. Uyan ey gözlerim gafletten uyan!... Uyan uykusu çok gözlerim uyan…

(Evet, şimdi yöneticilerimizle, halkımızla hep birlikte şu ayete dikkat kesilelim:
“Onlar (o müminler) ki, eğer kendilerine yeryüzünde iktidar verirsek namazı dosdoğru kılar, zekatı tam verirler, iyiliği emreder ve kötülükten nehyederler. İşlerin sonu Allah'a varır.” (Hac 41))

Dipnot ve Kaynakça:
1. Dill-u dil: Kendi dillerince.
2. Hülle: Cennet libası (elbise).
3. Yedi iklim: Farklı iklimlerin hüküm sürdüğü ülke toprakları.
4. Ref’ et: Lâğvet, kaldır, hükümsüz bırak.
5. Arabî aylardan beşincisi
6. el-İsrâ, 17/44.
7. Bkz. er-Ra’d, 13/13; el-Enbiyâ, 21/19-20; en-Nûr, 24/41; es-Sâd, 38/18-19.
8. Âl-i İmrân, 3/17.
Cafer Ceylan



  Hoşsâdalar  



bilinmezi bilir, kendini bilen...
 
 

HAYDİ NAMAZA!

haberler
 
Bize burdan ulaşabilirsiniz...
 
HOŞSÂDA MESSENGER
Üye ol! Sen de kazan!
 
 
46886 ziyaretçi
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol