Hoşsâda-174
“Âvâzeyi bu aleme Davud gibi sal,
Bâki kalan bu kubbede bir hoşsâda imiş”(Bâki)

H O Ş S Â D A


12 Haziran 2009 Cuma
19 c.ahir 1430
sayı: 174


NÂZİÂT SÛRESİ

Bu sûre, Amme Sûresinden yani "Nebe Suresinden" sonra Mekke'de nazil olmuştur. 46 ayettir. Mekke'de nazil olan ayetler ve sûreler, genellikle üsluplarından da bilinirler. Cümleler kısa kısadır. Muhatabın yani dinleyenlerinin fazla kafa yormadan anlayabilmesi için cümleler uzun tutulmamış, kısa kısa verilmiştir. Daha ziyade iman esasları ele alınmıştır. Çünkü insanoğluna ilk la¬zım olan en önemli şey imandır. Zîra bu hayatın sonunun geldiği konu¬sunda kimsenin ihtilafı yoktur. Allah'a inananlar, inanmayanlar, puta tapanlar, tapmayanlar, Yahudiler, Hristiyanlar, Müslümanlar..'. topyekün insanlık âlemi, insanoğlunun ölümlü olduğunu kabul etmek¬tedir… Allah (c.c) kıyametle, ahiretle ilgili ayetleri Mekke'de insanlara duyurmaktadır. Bir inanç eseri olarak zihinlere yerleştirmektedir.

1- Andolsun!, boğup çıkaranlara,
2- Yavaşça çekenlere,
3- Yüzdükçe yüzenlere,
4- Yarışdıkça yarışanlara,
5- İşleri yönetenlere.
6- O gün sarsacak olan sarsar.
7- Onu peşinden biri takip eder.
8- O gün yürekler korkudan titrer.
9- Gözleri aşağı iner.
10- "Biz önceki hale mi döndürüleceğiz?" derler.
11- Çürümüş kemik olduğumuzda mı? (diriltileceğiz)
12- "O zaman bu zararlı bir dönüştür" dediler.
13- O ancak bir tek haykırışdır (dirilmek için sur'a bir üfürme ye¬ter).
14- Bir de bakarsın ki, onlar (mahşer) yerin üstündedirler.
Can alan, yeryüzünün yönetiminde ve kıyamet kopacağında görev alan meleklere yeminlerin edildiği, o kıyamet sahnelerinin görüldü¬ğünde, korkan insanların o andaki manzaralarını gözler önüne seren ayetlerdir bunlar.
"Kafirlerin canlarını zorla, vücudunun her tarafından, her hücresinden çekip alan Meleklere yemin olsun ki" diyor Rabbim.
"Andolsun boğup çıkaranlara," "Yavaşça çekenlere,"
Bu ayetlerden anlıyoruz ki; mü'minlerin canları kolaylıkla alınırken, kafirlerin canlan zorlukla almıyor. Yani kafir, ruhu çıkarken en büyük acıyı duyuyor…
Allah'ın emirlerini yerine getirmek için bir oraya, bir buraya yüzüp duran meleklere yemin olsun ki. Burada "Allah (c.c)'m yolunda, Allah'ın dini uğrunda birbirleriyle yarış eden, mücahidlere yemin olsun ki" ma¬nası da vardır. Çünkü Allah (c.c); "Allah'ın cennetine ve rahmetine doğru müsabaka yapınız (yarışınız, koşunuz)" buyuruyor.
"O gün sarsacak olan sarsar." Yani yeryüzü sarsıldıkça sarsılır. "Birinci sarsıntının arkasından ikincisi geliverir." Yani kıyamet ko¬par ve mahşer yerine doğru insanlar toplanmak üzere yerlerinden kal¬karlar. Kalkınca ne olur? "O gün bir kısım yürekler vardır ki, korkudan hoplar." "O yüreklerin üst tarafında olan gözler de korkuyla yere doğru eğilmektedir." Korkudan yere bakmaktadırlar. Derler ki; "biz bu çukura tekrar mı döneceğiz?" "Çürümüş kemik olduktan sonra mı?" mahşer yerinde toplanacağız. "O zaman eğer bu gerçekleşecek.olursa, bu çok zararlı bir dönüştür." Yani ameli olmayan, günahında binlerce yetimin hakkı olan insanlarla, binlerce zulmü beraberinde taşıyan insanların mahşer yerine gelişleri, onlar için çok zararlı olacaktır…
Allah (c.c); "Kalpler Allah'ı anarak huzura kavuşur" diyor. (R'ad28) Kafir, "bir çiçekte bir çok rengin tonlarını yaratan Allah'tır" der, ama işine gelmediği için ahireti inkâr eder. Çünkü ahirete imanı yüreğinde hep taşıyacak olursa, ışıklı salonlarda yetimlerin haklarını, binlerce sof¬rada meze yapıp yemeleri vede binlerce insana zulmetmesi mümkün değildir.
Basit mantıklarla insanlarımızın imanını çalıyorlar: "Çürümüş kemik¬ler mi dirilecek?" diyorlar. Bilmiyorlar ki! Allah (c.c) Yasin suresinde; "İlk defa o kemik yok iken onu kim yaratıyorsa, çürüdükten sonra da diriltecek olan O'dur" buyuruyor. "Dağılan bu insanı Allah nasıl toplayacak?" diyorlar. Dağılan o in¬sanı Allah daha önce nereden topladı? Bunu unutuyorlar. Allah (c.c)'m Hz. Adem'den kıyamete kadar gelecek olan tüm insan¬ları diriltmesi, Onun için bir an meselesidir. Bahar mevsiminde, topra¬ğın bağrına cemre düşünce, bütün tabiatta sayısını insanoğlunun tespit edemediği daneler ve çekirdekler bir anda nasıl çiçeğe dönüşüveriyorlar? Allah(cc) hepsinin sayısını bilmektedir. Nereden biliyoruz, bildi¬ğini? Hepsinin gıdasını ayrı ayrı gönderiyor, hepsine çiçek açtırıp çe¬mene dönüştürüyor da oradan biliyoruz.
15- Musa'nın olayı sana geldi mi?
Ahiret inancını yerleştirdikten sonra; kafirlerle olan mücadelede, Peygamber Efendimiz’in karşısına dikilen, Ebu Cehil gibi o günün Mekke parlementosunun üyelerine bir uyarı var. "Firavun'un sonu geldi. Sizin de sonunuz gelecektir."
Mü'minlere de bir müjde vardır. Musa (a.s) kardeşi Harun (a.s.) ile bu dava için beraber yürüdüler. O gün için dünyanın en güçlü devleti Firavun'un devletine, son verdiler. Mekke'de nazil olan bu sure, Peygamber Efendimize ve O'na iman eden bir avuç müslümana müjde veriyor ve diyorki; "Musa'nın olayı" sana geldi mi?
16- Hani Rabbi ona Tuva'da, kutsal vadide şöyle seslenmişti:
17- Firavuna git. Çünkü o azdı.
Başka bir ayette ise Allah (c.c) şöyle buyurur; "Firavuna gidin, ona en yumuşak kelimelerle anlatın" diyor. Tağutluk yapan, Allah'a karşı taşkınlık yapan, kendisini ilah yerine koyan Firavun'a en yumuşak kelimelerle İslâm'ı anlatınız diyor Allah (c.c). Bunlar yani iman ettiğimiz bütün Peygamberler bizim örneklerimizdir. Onlar kafirlere İslâmı nasıl anlatıyorlar? Onları Rabbimiz bize öğreti¬yor. En yumuşak kelimelerle.
Sevgili Peygamberimiz'in Ebu Cehile konuşurken tavırlarını biliyo¬ruz. Konuştuğu kelimeleri hadis kitapları bize nakledivermiştir. Karşısındakinin şahsiyetini inciten kelimeler değil, yumuşak kelime¬lerle davet etmişlerdir. Bizler de, inkarcının gönlündeki küfrünü alan, yerine imanı koymaya çalışan ipek gibi kelimeleri seçeceğiz. İnsanları çiçek gibi kelimelerle İslama davet edeceğiz. Çünkü bizim tebliğ ettiğimiz en güzel olandır. Çünkü Allah'ın kelamıdır. O da en güzel sözdür. "Sözlerin en güzelini Allah indirmiştir." diyor Rabbim.
Biz kendi sözlerimizden ziyade, Allah'ın kelamını insanlara arz et¬meye dikkat edeceğiz. Yalınız şuna da dikkat edeceğiz: Musa deni¬lince aklımıza "Asa" gelir. Asa denilince da aklımıza "Musa" gelir. Bunu hiç hatırımızdan çıkarmayalım. Dilimiz dünyanın en yumuşak ke¬limeleriyle İslâm'ı anlatırken, kafire şu imajı da vermemiz lazım; "Ben Allah'ın kelamını, Allah'ın dinini en yumuşak, en güzel kelimelerle arz ediyorum. Bunu böyle arz edişim senden korktuğumdan dolayı değildir. Allah böyle emrettiğinden dolayıdır. Yoksa asayı kullanmayı da en iyi şekilde bilirim."
Günümüzde öylesine bir yaltaklanma ve öylesine. alçalma vardır ki?... Bu son günlerde İslâm'ı gelişmeler çok iyidir diyorken, bazı imansızlar da küfründen memnun hale geldiler.
Bizim kesimden bazı insanlarımız, imansızları bayraklaştırınca, imansız da kendi kendine rahatlamaya başladı. "Herhalde ben doğru yoldayım, baksana bu müslümanlar beni bayraklaştırıyor. Beni kendilerinden üstün görüyorlar." düşüncesindeler. Bundan da sakınılmalıdır.
Rabbim de diyor ki; "Firavun'a git, o azmıştır. O kendini Rabb yerine koymuştur." Yani "Allah sizi yönetmez ben sizi yönetirim" demiştir. Tağut bunu yapmaktadır.
… Rabbimiz Bakara Suresinin 256. ayetinde; "... Kim tağutun kafiri olursa..." Yani tağuta; "senin otoriteni kabul etmiyorum, ben Allah'ın oteritesini kabul ediyorum, O'nun emirlerine ve yasaklarına uyuyorum, senin emir ve yasaklarına uymuyorum "derse sağlam bir kulpa sarılmış olur" diyor.
18- (Ona) Söyle: "Arınmak ister misin?"
19- Seni Rabbi’nin yoluna götüreyim ki, (azabından) korkasın..
Sen nerede..!, temizlenmek nerede..? Sen de temizlenme arzusu var mıdır? Temizlenmek ister misin?
Yani sana Allah'ı tanıtayım da, sen O Allah'tan korkasın. Bu bize bir örnek.
Musa (a.s) Firavuna gittiğinde ilk mesajı bu. Senin temizlenmen için sana ben Önderlik yapayım. Gel ben seni Rabbi’ne götüreyim. Ve sen O Rabb'den sakın, O Rabbe karşı gelmekten sakın, O'ndan kork,
insanlardan korkma diyor. .
Biz de günümüzdeki firavunlara aynı sözleri söyleyeceğiz. "Bak seni yaratan, bütün vücudunu sinir sistemlerini donatan, bütün vücu¬dunu ayakta tutan Allah (c.c). Bir anlığına yönetimi sana bıraksa sen kendi kendini helak edersin. Öyleyse bu ferdi hayatımızda, aile hayatımızda, toplum hayatı¬mızda, Allah'ın yönetimini niye reddediyoruz? Reddedersek ne olur? . Nasıl ki vücudumuzun yönetimim bir dakikalığına Allah (c.c) bir daki¬kalığına bize verse, ayağımız felç olacak, kolumuz felç olacak.
İşte toplum vücudu da Allah'ın kanunlarından uzak kalınca felç ol¬muştur. Hırsızı, teröristi, dolandırıcısı, katili, fahişesi, ibnesi türemiştir. Bunlar toplum vücudunun Allah kanunlarından uzak tutulmasının neti¬cesinde felç olmuş taraflarıdır.
20- (Musa) Ona en büyük ayeti gösterdi.
21- O hemen yalanladı ve isyan etti.
22- Sonra koşarak geri döndü.
23- (Halkını) topladı ve bağırdı;
24- "Ben sizin en yüce Rabbinizim" dedi.
Firavun; "Allah kainatı yaratmıştır ama insana bırakmıştır, ben de sizin en akilliniz ve en ileri geleninizim; size ben neyi gösteriyorsam, neyi bildiriyorsam, hangi konuda karar vermişsem ona yürüyeceksiniz. Sizin için doğru yol, benim size gösterdiğimdir. Allah'ın gösterdiği de¬ğildir." der.
Firavun böyle der de, Allah(cc) kendi mülkünde, kendine karşı ge¬lenleri cezasız bırakır mı?
25- Bunun üzerine Allah onu hem ahiret ve hem de dünya ceza¬sıyla cezalandırdı.
Öyle bir ceza ki, diğerlerinin ibret alacağı bir ceza. İşte Firayun'ım cezası kıyamete kadar gelecek olan insanlara bir ibret oluyor. Her kafir dünyada insanların gözü önünde cezalandırılmamışlardır. Firavun gibi, Âd, Semud kavmi gibi, bazıları cezalandırılmışlardır. Neden bazılarına dünyada cezaları verilmiştir? Bunlar tarihin direk¬lerine çekilmiş, ibret olsun diye asılmış insanlardır. Aynı elektrik direklerindeki kuru kafalar gibi. İşte buna "Nekal" denir.
26- Şüphesiz bunda, korkan için ibret vardır.
27- Sizi yaratmak mı daha güç yoksa gökyüzünü mü? Onu Allah bina etti.
28- Onun boyunu yükseltip düzeltti.
29- Gecesini kararttı, gündüzünü çıkardı.
Bütün bunları yapan Allah (c.c) ahirette sizin dirilmenizi mi yapamayacak? Dünya kurulduğundan beri güneş bir saniye değil bir salise bile bulunduğu yörüngeden ayrılmıyor. Saatlerimiz bozuluyor ama Allah'ın tabiatındaki takvim saati olan güneş ve ay'da bozulma görülmüyor. Bütün bunları bir nizam içinde yürüten Allah mı insanları öldükten sonra diriltemeyecek?
30- Bundan sonra yeryüzünü döşedi.
31- Ondan suyunu ve otlağını çıkardı.
32- Dağlarını dikti.
33- Size ve davarlarınıza faydalı olmak için (çıkardı)
34- O büyük belâ geldiğinde
35- O gün insan neye koştuğunu anlar.
O zaman eyvah denilir ama fayda vermez. Gelin biz eyvah demeden Allah diyelim.
36- Görene cehennem yaklaştırılır.
37-Kim azgınlık yapar.
38- Dünya hayatını (ahirete) tercih ederse,
39- (Onun için) cehennem varılacak yerin ta kendisidir.
Biz ahiret hayatını tercih edelim. Ahiret hayatını tercih etmek de¬mek, dünyayı terk etmek demek değildir. Dünyayı güzelleştirmek de¬mektir. Her gün namazınızın arkasında dua ediyorsunuz. "Ya Rabbi! Dünyamızı güzel eyle dünyamızı cennet eyle. Ya Rabbi ahiretimizi de cennet eyle, ahiretimizi de güzel eyle." Bu dünyada İslâmi kurallarla güzel yaşayan insanlar, ahirette de güzel yerlere konulurlar ki, orası da "Cennet-i a'la'dır.”
40- Kim de Rabbinin makamından korkar ve nefsini nevadan alıkoyarsa,
41- (Onun için) cennet varılacak yerin ta kendisidir.
Yani nefsin istediği haram isteklere engel koyanlar. Haramı mide¬sine indirmeyen, haram bakışlardan, haram tutuşlardan, haram görüş¬lerden, haram duyuşlardan insan kendini alıkoyarsa; "cennet onun için bir sığmak yeridir.”
42- Sana kıyametin demir atması ne zamandır? diye soruyorlar.
Bu soru günümüzde de sorulur. Allah (c.c) bütün Peygamberlerin dilinden kavmine kıyametin geleceğini haber vermiştir… Allah, kıyametin ne zaman kopacağını Rasulüne de bildir¬memiştir. Bize ne oluyorki onun hesabını çıkartmaya kalkıyoruz.
43- Onu anlatmanın sen neresindesin
44- Onun sonunun (ilmi) Rabbine (aid) dir.
Kıyametin ne zaman kopacağını yalnız Allah (c.c) bilir.
45- Sen ancak Ondan (kıyamet gününden) korkanları uyarıcısın.
Allah (c.c); Başka bir ayette ise; "Tebliğ sana ait, hesap bize ait" buyuruyor.(Ra'd 40) Bizim görevimiz her insanı uyarmaktır.
46- Onlar (kafirler) Onu (kıyamet gününü) gördükleri gün sanki (dünyada-kabirde) ancak bir akşam veya bir kuşluk vakti kadar kalmış, gibi olurlar.
Yani Hz. Adem'den bu güne kadar gelen insanlar, kabirlerinde kal¬dıkları zamanı az göreceklerdir. Çünkü mahşerin dehşeti çok büyük. Kabrin azabı da büyük ama mahşerin dehşeti, cehennemin azabı daha büyüktür.
Biz canlarımızı cehennemden korumak için, Allah'a iman edecek, O'nun emir ve yasaklarını yerine getirecek, dünyada izzetimizi, şerefimizi koruyacak, dünyada devlete, ahirette cennete layık olmaya gayret göstereceğiz. İnşaallah.

Mahmut Toptaş, Şifa Tefsiri



  Hoşsâdalar  
bilinmezi bilir, kendini bilen...
 
 

HAYDİ NAMAZA!

haberler
 
Bize burdan ulaşabilirsiniz...
 
HOŞSÂDA MESSENGER
Üye ol! Sen de kazan!
 
 
46884 ziyaretçi
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol