Hoşsâda-172
“Âvâzeyi bu aleme Davud gibi sal,
Bâki kalan bu kubbede bir hoşsâda imiş”(Bâki)

H O Ş S Â D A


29 Mayıs 2009 Cuma
05 c.ahir 1430
sayı: 172



SORUNSUZ GELECEK İÇİN “SORUMLU” GENÇLİK
İstanbul´un Fethi, bütün insanlığa İslam nimetini ulaştırma projesi olduğundan dünya çapında bir hadisedir. Çünkü İslam, sadece Müslümanlara değil bütün dünyaya huzur ve barış getirecek değerleri bünyesinde taşımaktadır. Fetih, kilitli gönüllerin iyiye ve doğruya açılması, tüm insanlığın sevgi ve özgürlük ülkesine taşınmasıdır. Her ferdin inandığı gibi düşünmesini, düşündüğü gibi konuşmasını ve konuştuğu gibi de hayatını düzenleme hak ve özgürlüğünü esas alan fetih, barış ve huzuru bu farkıyla sağlamaktadır. Ve fethin bu farkı, Allah rızası için çekilmiş samimi çile ve çabaların bir sonucudur.
İstanbul´un Fethi, Hendek Savaşı´yla başlar. Çünkü fethin gerçekleşmesi, “hayat; iman ve cihattır” esasına bağlıdır. Peygamber (sav) gibi inanmak ve sahabe gibi çalışarak, bu iki değer ve dinamizmle, kim sahip olursa, zaferi kazanacak ve üste çıkacak bir modeldir.
İstanbul´un fethini müjdeleyen, Sultan Fatih´i ve askerini öven Hadis-i Şerif, bize; hedefe varmak ve zafere ulaşmak için, tam bir iman, azim ve ümit sahibi olmamıza, fetih ve zafer için, mutlaka ehil ve emin bir komutanın ve ordu disiplinin lüzumuna, disiplinine girmeyen kalabalıkların da zafere ulaşamayacağına işaret etmektedir. İşaret aldığın gün atandan; yürüyeceksin, millet yürüyecek arkandan…

GENÇLİK VE FETİH VİZYONU
Dünyaya yön veren ve tarihe şan veren hareketlerin itici gücü tarih boyunca gençler olmuştur. Gençlik, insanın bir daha asla elde edemeyeceği bir hazine, gençler ise toplumun temelinin ve istikbalinin yegane koruyucularıdır. Bu açıdan; gençlerin iddiaları, rüyaları ve idealleri olmalıdır. Öncelikle değişmeyen değerlerimiz ve kimliğimiz ışığında, gençliğin geleceği belirlenmeli, sorunlarının çözümü için farklı bir bakış açısıyla bu geleceğe hazırlanılmalıdır. Bu gerçeğin farkında olanlar, materyalizmin kıskacındaki gençliğin karşısına maneviyatçılık ile çıkmakta, hakkı üstün tutan ve nefis terbiyesini ön plana alan düşünce yapısını geliştirmektedirler. Bunu yaparken, Çelebi Mehmetleri ve Fatihleri yetiştiren bu coğrafyanın bağrından sayısız kahraman çıkarttığının yanında, tarihimizdeki bütün zaferlerin silah ve maddi üstünlükle değil sadece iman, aşk ve azimle kazanıldığını da bilmektedirler. Bu ise; yeniden Osmanlı ruhu ve misyonuyla donanmaktan başka bir şey değildir. Dünyada meydana gelen olayları doğru ve şuurlu bir şekilde tahlil ederek İslam ülkelerindeki fiziksel ve zihinsel işgale son verecek ve insanların sömürülmesine dur diyecek adımları atmayı başarabilmek, bu ruhla mümkündür. Bu misyonu taşıyanlar bu yüzden Fatih´in görüşünü temsil etmektedirler. Çünkü, İslam dünyasının, İstanbul´un fethi gibi yeni fetihlere ihtiyacı vardır ve İstanbul´un fethi sadece bize değil, tüm Müslümanlara izzet ve şeref vermiştir.

Bugün müslüman coğrafyanın geri kalmış olması, sahip olduğu ilmi ve kültürel değerlerin geriliğinden değil, tam tersine, ilmi ve kültürel bir saldırı ile karşı karşıya olduğundan dolayıdır. İşte böyle bir

dönemde ortaya konulması ve sahip çıkılması gereken en önemli şey “vizyon” dur. Âidiyet bilinci, kimlik
duygusu, medeniyet ve tarih şuurunun özü olan Fetih Vizyonu; özgüveni olan, ahlâk ve sorumluluk sahibi, asalet ve şahsiyeti gelişmiş, aksiyoner, asalet ve adâlet sahibi olanları buluşturur. Bu vizyonu taşıyan gençler, siyasi ve iktisadi güçlerini birleştirerek “Hakkı üstün tutan” anlayışa dayalı kuracakları medeniyet ile yeryüzüne huzur, barış ve adaleti tekrar getirmek için çabalar.

SORUMLULUK SAHİBİ GENÇLİK
İnsan, göklerin, yerin ve dağların yüklenmekten çekindiği o “emaneti” yüklendi. Bize yüklenen bu sorumluluğun yerine getirilmesinde “gençlik dönemi” büyük bir rol oynayacaktır. Gencin yetişmesi, gelişmesi ve faydalı olması için öncelikli olarak eğitim anlayışımızla işe başlanılmalıdır. Çünkü bütün zihinsel ve sosyal dönüşümler ancak eğitimle, o da; anlayışımızdaki farkla mümkün olacaktır. Bu fark, vizyon farkıdır. Medeniyet ve tarih şuurunun özü olan bu farkı oluşturmadan verilecek eğitim yüklendiği sorumluluğu yerine getiremez. İşte geldiğimiz bu tarihi noktada gençliğimizin en büyük meselesi: eğitimsizliği değil, meselesizliğidir. Meselesi olmayan bu farkı kavrayamaz. İnsana bahşedilmiş olan bilinç hali, onu diğer mahlûklardan daha farklı taleplerde bulunmaya sevk eder. Bu, insanın, insan olma halidir ve ona sorumluluk yükler. Böylece hayatı yalnızca canlı kalmaktan ibaret bir olgu olarak görmez. Onu böcekten farklı kılan bu husus, Allah´ın ona bahşettiği irade ve onun hasılası olan sorumlu olma halidir. Sorumlu olma halinin belirleyicisi de ona yüklenen yükümlülüğün yerine getirilip getirilmemesiyle ortaya çıkartılır. İnsan için sınavın anlamı ve gencin ilk olarak öğrenmesi gereken gerçek de budur. Sorumluluk almış, ülkemizin geleceğini kendine dert edinmiş ve kendisini ilimle donatmış bir gençliği yetiştirecek millî bir meselemiz var mıdır? Millî-manevî değerlerimizin rengini verememiş, altyapısını tamamlayamadan yaz-boz tahtasına dönmüş olan eğitim anlayışımız, bu milli meseleyi oluşturma yerine, ne yazık ki kendi sorunlarıyla boğuşan bir gençlik türetmiştir. Toplumu uyutan değil uyandıran, oyalayan değil olgunlaştıran, suskunlaştıran değil sorgulayan bir hale getirmek için sorumlu gençlere ihtiyaç var. Geleceğin sorunlarını çözecek bu liderlere sahip çıkılmak, bu doğrultuda; davranışı ve mücadelesi ile gençlere yol göstermek, toplumu değiştirmek isteyenlerin de en büyük sorumluluğudur. Bu aynı zamanda bir değerler mücadelesidir.

Gençlerini sorumlu bir şekilde yetiştirmek için çaba sarf etmeyen toplumlar geleceklerine sorun virüsü taşırlar. Evladının sadece dünyalık değerlere ulaşması için çaba gösterip özel okul, özel dershane arayışına girerek iyi bir okul kazanması için gösterdiği gayreti, iyi bir ahlak ve terbiye alması noktasında “mesele” etmeyen aileler, gençlerin milletimizin değer yargılarına sırt çevirmesine ve insan fıtratıyla çelişerek yabancı ve başkası olmasına zemin hazırlamaktadır. Gençler, parayı, sevgi ve özgürlüğün önüne koymuş vaziyete geliyorsa, davasının ve gayesinin ne olduğundan
habersiz biçare olduklarına işarettir. İnançlarından taviz vererek acizleşmiş, maddeyi ön plana almış ve yalnızca dünyası için yaşamakta olan gençler, sorunun bir parçası olur. Sorunsuz gelecek için sorumlu gençlere yol açılmalıdır.

FETİH ŞUURU FEDAKÂRLIKLA KAZANILIR
Kulluk şuuru içinde ibadet eden bir mümin, ne yaptığını, niçin yaptığını bilir. Tek gayesi Allah rızasıdır. Allah rızası ise şeytanın telkinlerine ve nefs-i emmarenin isteklerine daima aykırı bir yerde ve konumdadır. Bunun için kulluk da mutlaka Allak için fedakarlığı ve riski göze almayı gerektirir. Allah için fedakarlık ise özveride bulunmayı, risk almayı, gözünü daldan budaktan esirgememeyi, sıkıntıya katlanmayı gerektirir. Bencilce şahsi çıkar sağlama gayretinden, nefsani arzuları yerine getirme çabasından geri durmayı sağlar. Hikmetin esası; ferdin ve milletin kendi kendini bilmesi, başkası olmamasıdır. Milletinin varlığını tanımak ve bilmek, bu fikir ve meselenin, zihinlere ve gönüllere yerleştirilmesiyle gerçekleşir. Bu ise şuurla gerçekleşir. Yapılan bir şeyin kime yaradığını bilmenin adı “şuur”dur. "Zaman ve mekan bana emanettir" şuurunda bir gençlik, bu millete hizmet etmenin, değişmeden değiştirmenin bir bedeli olduğunun farkındadır. Bu şuur, fethin müjdecisidir. Bu açıdan fetih: “Ben bu yolu nasıl aşarım?” korkusundan kurtularak, yolun zor da olsa bir müddet sonra aşılmış, yürünmüş ve gidilmiş olduğunun görülmesidir.

İstanbul’un Fethi, sadece bir savaşın kazanılması veya bir şehrin alınması değil; kültürel ve medeni hamlelerle “Dersaadet”, yani “mutluluk merkezi” kurmaktır. Bu merkezi kurmak en büyük fedakârlıktır. Mekke´nin, Kudüs´ün Fethi´nde olduğu gibi adaletten zerre kadar ödün verilmemiş olan İstanbul´un Fethi, bugün İslamı terörizmle yan yana anmaya çalışanlara da bir cevap niteliğindedir. Zaten fedakârlık her zaman verilen en iyi cevap değil midir? Gençliğe, yön vererek fedakârlık ekseninde onların ufuklarını geliştirecek sivil toplum örgütlerinin önünün açılması, gençliğin önünün açılması, çalışma azminin kazandırılması demektir. Fetih şuur ve heyecanını, sevgi ve kardeşliğin teminatı olan gençlerin oluşturduğu teşkilatlar gerçekleştirecektir. Çünkü bu gençler, fedakârlık yaptıkça genç kalacak, genç kaldıkça fedakârlık yapacaklardır. Böylece; “gençlik dönemi” hayatları olacak, emeklilikleri ise mezarda başlayacaktır…

DEVİR FETİH DEVRİ
Allah için fedakarlıkta bulunmayı, Allah için vermeyi, Allah’ın emrettiklerini ne pahasına olursa olsun yerine getirmeyi, Allah’ın yasakladıklarından ne kadar zorda kalırsa kalsın sakınmayı, yalnızca Allah için yaşamayı, yalnızca Allah’tan istemeyi, yalnızca Allah’ın rızasını gözetmeyi mümine kazandırmayan bir hayatın ne anlamı olabilir ? Hayata anlamını kazandıran düşüncenin üç temel esası vardır:
1- Dünya hayatı, çok önemli bir imtihandır. Ahiret ise, dünya hayatının hesabı ve imtihandaki artı ve eksi puanların karşılığıdır. Nefeslerimiz sayılıdır, bunlar Allah yolunda harcanmalıdır. Çünkü ölüm bize, çok yakındır.
2- İslâm Dini, Allah yapısıdır. Bunun için mükemmeldir ve tastamamdır. Haşa, zerre kadar noksanı, fazlası ve hatası bulunmamaktadır. Dünya ve ahret saadeti için bu mükemmele-İslam’a sımsıkı yapışmalıyız.
3- İslâm Dini, bir bütündür. Ona bir şey katılamaz ve ondan bir şey çıkarılamaz. Baştan sona Hak´tır, hayırdır ve hepsi, herkes için ve her yerde lazımdır. Çünkü İslâm, dünya ve ahiret saadetinin tek ilacıdır. Ameller, niyetlerle tartılır. Yani yapılan işler ve ibadetler niyetlere göre değerlendirilir.

Neyi elde etmek istediğimiz ve neleri gaye edindiğimiz önemlidir. Bunu başarmanın ise üç ayrı safhada üç ayrı üç adımı vardır: 1- Önce emredilen ve yapılması gereken bir konuda, takatımızın sonuna kadar ceht, gayret ve her türlü esbaba tevessül, 2- Olayın meydana gelişi sırasında, korku ve telâşa kapılmadan Allaha teslimiyet ve tevekkül, 3- Sonunda ise, takdire rıza ve ortaya çıkan neticenin hakkımızdaki en hayırlı durum olduğunu kabul..." etmek gereklidir… Bunu hayat boyu gerçekleştirmek için; Fatih´in yirmili yaşında sahip olduğu aşka, Ulubatlı Hasan´ın kırklı yaşında taşıdığı azme, Akşemseddin´in altmışlı yaşında kazandığı engin tecrübeye ve Eyüp Sultan´ın doksan yaşında da olsa hiç bırakmadığı fetih ruhuna sahip olmalıyız.

"Ey Müslümanlar hurmaların altını havalandıracağız, yapraklarını temizleyeceğiz diye dünyalık işlere dalıp, hakkı, adaleti hâkim kılmak ve bütün herkesin saadeti için çalışmaktan kendinizi tehlikeye atmayın." şuuruyla her yıl kendimizi ve biatimizi tekrar yenilemeliyiz. Sadece olanları gören değil, olacakları da hesap edebilen... Yalnız bugünleri kurtarabilen değil, yarınları da kurgulayabilen... Geçmişi değiştiremeyeceğini, ama geleceği şekillendirebileceğini düşünen... Yapılan haksızlık ve yanlışlıkların perde arkasını ve çözüm yollarını topluma gösterebilen... Doğuştan taşıdığı üstün yetenekleri, ciddi ve disiplinli bir eğitim, deneyim ve birikim süreciyle geliştirilebilen liderlere ihtiyaç duyulan durumlar, tarihi değişim ve dönüşüm noktalarıdır.

Tarihin bundan sonra nasıl şekil alabileceği gençlerin vereceği karara bağlı olarak şekillenecektir. Eğer gençler, medeniyet projelerine, medeniyet iddialarına yeniden sahip çıkarsa, dünyanın modern tarihinde ilk kez, adaletin, hakkaniyetin ve barışın hâkim olduğu yere doğru gitmesi mümkün olabilecektir. Bunu başarabilen gençler, İstanbul fethedildiği gibi, bir gün Kudüs´ü de yeniden fethedeceklerdir.
İbrahim Veli, Anadolu Gençlik Dergisi


  Hoşsâdalar  
bilinmezi bilir, kendini bilen...
 
 

HAYDİ NAMAZA!

haberler
 
Bize burdan ulaşabilirsiniz...
 
HOŞSÂDA MESSENGER
Üye ol! Sen de kazan!
 
 
46885 ziyaretçi
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol