Hoşsâda-17

 

HOŞSÂDA
17 Mart 2006
17 Safer 1427 sayı:17
 
Çanakkale Mahşeri…
Çanakkale Cihadı…
Çanakkale Zaferi…
Kınalı Kuzular…
Şu Boğaz Harbi…
Peygamber (sav) Sevdalılarının Destanı…
          
ÇANAKKALE’DE ŞAHLANAN RUH!
 
Yakın tarihimizdeki kahramanlık destanlarımızdan en önemlisi 18 Mart Çanakkale Savaşıdır ki milletimizin tarihinde ayrı bir yeri ve önemi vardır.
Çanakkale Müdafaası, I. Dünya Savaşı'nda kahraman askerlerimizin cihanı hayrete düşüren bir iman ve kahramanlık destanıdır. Bu savaş Müslüman milletimizin iman ve azminin, metanet ve gücünün açık bir göstergesidir.
Çanakkale Zaferi, Haçlı Orduları'nın Müslüman milletimizi yok etmek amacıyla karadan, havadan ve denizden üzerimize saldırdığı bir iman-küfür, (hak-batıl) mücadelesidir.
 
Milletimizin mayası Çanakkale'de şahlanan ruhta gizlidir. Çanakkale, Müslümanların dünya hayatına, kâinata ve insana bakışının özü ve özetidir. Çanakkale Zaferi, Müslüman milletimizin ruhunda silinmeyecek izler bırakmıştır. Bu savaşlar, milletimizin İslami tavrını, ahlaki duruşunu, kahramanlığını, fedakârlığını tüm dünyaya ispatlamıştır.
1915'te büyük devletler akıllarınca Boğazları geçecekler, Müslüman milletimizi tarih sahnesinden sileceklerdi. "Hasta adam" dedikleri Osmanlı İmparatorluğu'nu yok ederek, asırlardır süregelen haçlı zihniyetini dünyaya hâkim kılacaklardı. Ancak, askeri anlamda çok üstün saydıkları planları ve harp taktikleri, Çanakkale Boğazı'nın sularına gömüldü. Böylece dünya durdukça silinemeyecek "Çanakkale Geçilmez Destanı" yazıldı.
 
Bu zafer, Rabbimiz’in (c.c.) "Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda siz de savaşın." (Bakara /190) emrine uyarak bir düğüne gider gibi kurşunlara atılan kahraman askerimizin destanıdır. Bu zafer; Kur'an'ı, vatanı, bayrağı, milleti, dini ve devleti için canını Allah yolunda feda eden, böylece Hakk’ın (c.c.) rızasına eren bir milletin şahlanışıdır.
Bu zafer, anaların biricik evladını bağrına basıp; başına kurbanlık koyun gibi kınalar yakıp cepheye gönderdiği bir savaştır. Bu zafer, cefakâr milletimizin, yiğit ve kahraman Mehmetçiklerin haysiyet ve imanının sembolüdür. Onlar siperden sipere koşarken, hayallerinde analarını
"Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü zannetme! Bilakis onlar hayatta olup, Rablerinin katında yaşarlar, rızıklanırlar. Allah'ın ihsan ettiği nimetlere kavuşmaktan dolayı sevinç içindedirler. Arkalarından henüz kendilerine katılmayan müstakbel şehit dindaşlarına da kendilerine hiçbir korku olmayacağına ve üzüntü hissetmeyeceklerine dair de müjde vermek isterler." (Al-i İmran / 170).
 
Onlara Allah yolunda ölümü bir bal şerbeti gibi sevdiren ise kulaklarında çınlayan o Kutlu Nebi’nin müjdeleyici sözleridir. "Nefsim Kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Allah yolunda savaşıp öldürülmeyi, sonra diriltilip yine öldürülmeyi, sonra diriltilip yine öldürülmeyi ne kadar çok isterdim " (Riyazü's-Salihin, 2/535)
"Ölürsem şehit, kalırsam gazi" inancı, milletimizin nice zorlukları aşmasında ana parola olmuştur. Bu ruhla, sayıca ve teknolojik olarak çok üstün durumdaki düşmanlara karşı pek çok parlak zaferler kazanmışlardır
 
           BENİM İÇİN AĞLAMA!
 
9 Ocak 1916’da Çanakkale’de şehid düşen Gümüşhane’nin Şiran İlçesinden Üsteğmen Zahid Bey’in eşi Hanife Hanım’a vasiyet gibi mektubu şöyledir:
“Ben Ölürsem, Sakın Gamlanma. Beni Ve Seni Yaratan Allah Celle Celaluhu Bizi Nasıl Dünyada Birbirimize Nasib Etti İse, Benden Şehitlik Mertebesini Esirgemediği Takdirde, Elbette Ruhlarımızı Da Birbirine Kavuşturur. İslam Ve Vatan Yolunda Şehit Olursam Bana Ne Mutlu. Ancak Sana Bir Vasiyetim Var:
Birincisi Beni İçin Kat’iyyen Ağlam…İkincisi, Eşyamın Listesi İlişikte. Bunları Sat, Ele Geçecek Paradan Mihr-i Muaccel Ve Mihr-i Müeccel’ini Al, Kalanıyla Bana Kur’an Ve Mevlüt Okut. Eğer Bunlar Sana Borcumu Ödemezse Hakkını Helal Et Ve İlk Gece Aramızda Geçen Sözü Unutma…
 
           ÇANAKKALE;
EMPERYALİZM’E HAYIR DEMEKTİR
 
“…Taraf olmanız gereken bir konuda müdahil olmazsanız tüm hak ve selahiyetinizi kaybedersiniz. Bu noktada karar verip, harekete geçmekten başka çare yoktur. Bunun en güzel örneği Çanakkale’de verilmiştir. Bugün BOP gibi hurafelere itibar edenler, 1918’de de “Bizi muteber emperyalizm yönetsin” diyorlardı. Ancak İstanbul’a sadık kalan (Osmanlı teb’ası) milletler (Boşnaklar, Araplar, Kürtler, Kafkaslar,vb.) nerede duracaklarına karar vererek, aynı cephede omuz omuza “varolma mücadelesi”ne girişmişlerdi.
Onlar çok iyi biliyorlardı ki, İstanbul yoksa Saraybosna, Bingazi, Bağdat, Grozni yetimdi. Bunun için 1911’de dedelerimiz, Libya çöllerinde Şeyh Senusi’yle birlikte düşmana karşı savaşırken, 1920’lerde de Şeyh Senusi bizzat Anadolu’ya gelip bizimle beraber Fransızlar’a ve İngilizler’e karşı savaşmıştı…İslam’ın izzeti için canlarını çekinmeden vermişlerdi….
Bugün Balkanlar’da, Kafkaslar’da, Filistin’de, Kuzey Afrika’da, Bağdat’ta akan kanların bizden aktığının farkında olmalıyız…Bugün oralar bombalanırken ne hissediyoruz, kendimize sormalıyız..!” Ayhan Demir, Milli Gazete

  Hoşsâdalar   

bilinmezi bilir, kendini bilen...
 
 

HAYDİ NAMAZA!

haberler
 
Bize burdan ulaşabilirsiniz...
 
HOŞSÂDA MESSENGER
Üye ol! Sen de kazan!
 
 
46883 ziyaretçi
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol