Hoşsâda-16

 

HOŞSÂDA
10 Mart 2006
10 Safer 1427   sayı:16
 
 
Yüce Allah (cc) buyuruyor:
- “Rabbi’nin adını zikret (an), bütün varlığınla yalnız Allah’a yönel.” (Müzzemmil,
- “Ölüm, sana ulaşıncaya kadar Rabbi’ne kulluk et!” (Hicr,99)
 
Medeniyet
 
ALTERNATİF
SÖZ SÖYLEYEBİLMEK
1.Yeni bir şeyler söylemek zihnen bir sarahate varmayı, entelektüel anlamda bir derinlik sahibi olmayı, kafa konforunu bozacak sorular sorabilme becerisini göstermeyi gerekli kılar.
2.Yeni bir şeyler söyleyebilmek aslında yine bir şeyler söyleyebilmek anlamına da gelir. Uzun bir sükut döneminden sonra (iki, belki de üç asır sonra, belki de daha fazla bir aranın ardından) yeniden ve yine bir şeyler söylemek yani. Herkesin (buna bizden birileri de dahil olmak üzere) “bu iş bitti” dedikleri bir anda ortaya çıkıp “hayır, bu iş bitmedi” diyebilme cesaretini göstermek, bu sözleri söyleyebilecek birikimi ortaya koymaktır.
3.“İslam tek alternatiftir” demek gerekir. Alternatif olma iddiasından vazgeçmek, sadece, İslamı bir çıkış yolu olarak gören büyük kitlelerin umudunu bitirmek değildir, bununla birlikte bütün kredisini tüketen şımarık modern dünyaya da hem daha fazla yaşama imkanı sağlamak olur, hem de insanlığı yeni alternatifler arama macerasına sokmak anlamına gelir. Beyhude arayışlara sürüklemek yani insanoğlunu: çünkü bugünkü durum hiçbir şekilde kabullenilemez ve yeni arayışlar kaçınılmazdır.
4.Evet, Müslümanlar bugün yerkürede özgün söz söyleyebilecek tek topluluktur. Dolayısıyla İslam ve Müslümanlar adına konuşanlar üzerlerine aldıkları sorumlulukların icabını yerine getirmelidirler. Bizim adımıza öne atılanlar, bize bakmalı, güçlerini bizden almalı, sırtlarını bize dayamalıdırlar. Bize, kavramlarımıza, kültürümüze, tarihimize…
5.Bizim adımıza konuşanlar bizim gibi inanmalı, bizim gibi yaşamalı, bizimle temelde aynı referanslara sahip olmalıdırlar. Algı düzeylerinin gelişmişliği, entelektüel ilgilerinin fazlalığı, vizyonlarının geniş olması, stratejik dikkatlerinin çeşitlilik arzetmesi, gelenekle sahih bir irtibat kurmaları, dünü iyi okumaları, bugünü iyi görmeleri, yarına dair özgün sözler edebilmeleri onların artı hanesine yazılabilir. Onların bizden (kitleden) tek farkları (ya da fazlalıkları) bu olmalı: Meselelerimize daha derin ve dakik bir bakışa sahip olmaları yani.
Bunun dışında, bizim kaynaklarımız haricinde referanslar edinmeleri, geleneği reddeden bir söylem geliştirmeleri, meşruiyetlerini dışarıda aramaları söz konusu bile olmamalı.
6.Bu yenilmişlik psikolojisini kenara atabilirsek, içinde bulunduğumuz bugünkü durumun tabii ki bir açıklamasına ulaşabiliriz. Ama şurası kesindir ki yapılabilecek birçok açıklamadan birisi de şu olacaktır (Avrupa’daki ikinci nesil Müslüman düşünürlerin önde gelenlerinden Tarık Ramazan’a, bu sözleri, babası söylemiştir. İslam: Medeniyetlerin Yüzleşmesi, Tarık Ramazan, Anka yay. 2003): “Ahlakımız, iyiliğin ve kötülüğün bilincinde olmamız, makam, güç ve para aşıklarının bize karşı kullandıkları silahtır. Onlar bizim kesinlikle yapamayacağımız şeyleri yapıyorlar, bizim yalan söyleyemeyeceğimiz kadar yalan söylüyorlar; bizim ihanet edemeyeceğimiz kadar ihanet ediyorlar, bizim öldüremeyeceğimiz kadar öldürüyorlar. Allah’a karşı sorumluluğumuz: İşte onların gözünde bizim zayıf noktamız budur. Oysa görünürdeki bu zaafımız bizim gerçek gücümüzdür.”
7.Bu sözlere boş bir teselli, bir züğürt tesellisi gibi de bakabilirsiniz. Ama eğer siz de onlar gibi öldürmeye yeltendiğiniz halde, onlar gibi yalan söylemeye meylettiğiniz halde, onlar gibi ihanet etmeye yöneldiğiniz halde onlarla baş edemiyorsanız, zaten en büyük kozunuzu kaybetmiş, zaten onlar gibi olmuşsunuz. İlkelerinizi bir kenara bırakmış, onları “rehber” edinmişsiniz zaten. Bu durumda “biz ve onlar” gibi bir ayrımdan söz edilemeyeceği gibi, fizikötesinden bir yardım beklememiz de anlamsızdır. Artık kimin fiziki imkanları daha iyiyse, kimin silahı daha güçlüyse o üstün gelecektir.
8.Ama eğer en zor durumlarda bile ihanetten kaçınıyorsanız, yalan söylemekten korkuyorsanız, yenilme pahasına da olsa adaletten ayrılmıyorsanız Allah’ın yardımının pek yakın olduğundan zerre kadar şüpheye düşmenize gerek yoktur. Çünkü Allah’ın yardımı, ilkesine sadık kalana, sözüne bağlı olana yakın durmaktadır.
9.Sözün özü yine Tarık Ramazan’ın babası Said Ramazan’dan: “Eğer birisi bana gelip de İslam aleminde yapılması gereken reformlardan, uygulanması gereken siyasi stratejilerden ve jeo-stratejik planlardan söz ederse, benim ona ilk sorum sabah namazını vaktinde kılıp kılmadığı olur”
10.Galiba meselenin bam teli burası… İslam adına konuşan, yazan ve düşünce üretenler önce sabah namazını vaktinde kılıp kılmadıklarını cevaplamalılar. Çünkü bu sorunun cevabında bizim tüm meselelerimizin çözümü yatmaktadır.
Çünkü en büyük farkımız namazımızdır. Çünkü “büyük işler” yapmaya yönelip sabah namazını “küçük işler” kategorisine aldığımız gün kaybetmeye başladık. Ve kalkışımız, düştüğümüz yerden olacaktır.

Sadettin Acar, Milli Gazete

  Hoşsâdalar   

bilinmezi bilir, kendini bilen...
 
 

HAYDİ NAMAZA!

haberler
 
Bize burdan ulaşabilirsiniz...
 
HOŞSÂDA MESSENGER
Üye ol! Sen de kazan!
 
 
46880 ziyaretçi
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol