Hoşsâda-156


H O Ş S Â D A
“Âvâzeyi bu aleme Davud gibi sal,
Bâki kalan bu kubbede bir hoşsâda imiş”(Bâki)
19 Aralık 2008 – 21 Zilhicce 1429 Cuma ……  sayı: 156 HOŞSÂDA… 156 Haftadır, aralıksız her hafta Cuma günleri devam eden mütevazı bir çalışma…

 






HİCRET’TEN MEKKE’NİN FETHİ’NE…

HİCRET; Sevgili Peygamberimiz (sav) ve sadık-fedakar insan Hz. Ebubekir (r.a.)’ın ve de diğer sahabilerin (r.anhum) 622 yılında Mekke’den Medine’ye yaptığı yürüyüştür. …Müşriklerin, Rasulullah (sav) ve müslümanları yok etme planlarını yürürlüğe koyduğu günlerde Allah (cc) kendi planını yürütüyor ve Rasulullah’a hicret izni veriyordu. “Ve şöyle de: Rabbim, beni sıdk ve ihlas ile (Medine’ye) girdir. Yine sıdk ve ihlas ile (Mekke’den) çıkar ve tarafından bana hakkıyla yardım edici bir kuvvet (güç, otorite, devlet, hakimiyet, hükümet, iktidar) ver. Yine de ki: HAK GELDİ, BATIL YIKILIP GİTTİ. ZATEN BATIL YIKILMAYA MAHKUMDUR.” (İsra 80,81)

Emanetler sahiplerine…

Resûlullah sallallahu aleyhi ve selem’in evinde, kendisini dedesi İbrahim’in yurdunu terk etmeye zorlayanların/Mekke’li müşriklerin emanetleri vardı. Onları sahiplerine teslim edip, öylece hicret etmek üzere Hz. Ali radıyallahu anh’ı mübarek yatağına bıraktı. Hz. Peygamber (sav), yanında bulunan Hz. Ali (ra)’ye; “-Yatağımda yat, şu hırkamı üstüne ört. Korkma, sana istemediğin bir şey isabet etmez.-Emanetleri sahiplerine verdikten sonra yola çıkarsın” dedi. (İbn Hişam) Çünkü, Mekke hal­kından hiçbir kimse yoktur ki, üzerine titrediği değerli eşyasını Resûlullah'a emanet bırakmasın. Bunu Resûlullah'ın doğruluğunu ve ema­nete riayetini bildikleri için yapıyorlardı.

 

- Hak Dava’da, Her Müslüman’ın yapabileceği bir iş var…

Hz. Ebû Bekir (r.a.); oğlu Abdullah'a, halkın kendileri hakkın­da gündüzün ne söylediklerini dinleyip, akşamleyin bu haberleri kendilerine getirmesini emretti. Âmir bin Füreyre'ye de ko­yunlarını gündüzün otlatıp karanlık basınca da, sütlerinden fayda­lanmak için Sevr mağarasına doğru getirmesini söyledi. Kızı Esma'ya da, her akşam kendilerine yetecek kadar yiyecek getirmesini söyledi.

 

- Mekke’den ayrılış hasreti…

Rasulullah (sav)’i Mekke’den ve Kabe’den ayrılış hislendirmişti. Hazvere mevkisine gelince devesini durdurdu. Mekke’ye yöneldi: “Sen, beldelerin Allah katında en sevgilisisin. Çıkarılmamış olsaydım senden çıkmazdım. Senden başka bir yeri yurt ve yuva edinmezdim.” diye sevgisini dile getirdi. (Tirmizi)

Yüceler yücesi Rabbimiz, Peygamberimiz’i şu ayetiyle teselli etti: “Kur’an’a uymayı sana farz kılan Allah (cc), seni döneceğin yere döndürecektir.” (Kasas 28/85) Efendimiz (sav), bu ilahi müjdenin verdiği güvenle yoluna devam etti, Sadık arkadaşıyla birlikte.

 

  -  Medine’den İslam Medeniyeti’ne

Rasulullah’ın Medine’ye hicreti, bir İslam Toplumu’nun oluşmasını amaçlıyordu. Yesrib, Medine-i Münevvere (Aydınlık-Nurlu Şehir) oluyordu. Hicret; Rasulullah (sav) başkanlığında, ilk İslam Devleti’nin ortaya çıkışını haber veriyordu.

İslam, Medine’de genişleme ve büyüme sürecine girdi. Mekke’de baskı ve eziyet altında olan müminler, hür bir ortamda, güven içinde buldular kendilerini. Mekke’de daha ziyade imana vurgu yapan ayetler nazil olurken, Medine’de ibadete, ahkam ve muamelata yönelik ayetler inmeye başladı. İslam, bir hayat nizamı, devleti olan bir din olduğunu iyiden iyiye hissettiriyordu. 

Rasulullah’ın Medine’de başlattığı ilk iş, bu yeni devlet için temel esasları kurmak olmuştur. Bu noktada ilk göze çarpan üç önemli   faaliyeti görüyoruz:

1. Mescid’in yapımı…(Mescid; namaz kılma, sohbet, ders, ilim meclisi, devlet merkezi, davaların görüldüğü mekan gibi fonksiyonların icra edildiği mekan olarak kullanılacak.)

2. Tüm Müslümanlar özellikle de Ensar (Medineli Müslümanlar) ve Muhacir (Mekke’den Hicret eden Müslümanlar) arasında oluşturulan Kardeşlik Bağı. Her bir Medineli Müslüman (Ensar), bir Muhacir Müslümanla malını, ticaretini, evini kısacası yüreğini paylaştı.

3. Müslümanların kendi aralarında ve gayr-i Müslimlerle özelde de Yahudilerle aralarındaki münasebetleri açıklayan bir anayasanın hazırlanması. Böylece İslam Devleti teşekkül etmiş oldu.

 

- Mekke’den Medine’ye hicretin neticesi; güçlü bir iman- cihad- fetih- zafer- sistem- devlet ve medeniyet’tir. Hicret, Mekke’den doğan İslam güneşinin, Medine’yi oradan da tüm cihanı kuşatması ve aydınlatmasıdır.

 Bugün hicret; “Allah’ın nehyettiklerini terk etmek” anlamıyla “en güzele, en iyiye, tek büyüğe yükselme” gayreti olarak herkesin bulunduğu yerde gerçekleştireceği kutlu, soylu ve zorlu bir eylemdir.

En büyük muhacir ve lider Efendimiz (sav), şöyle buyuruyor: “Bir kimse Allah yolunda hicret etsin veya doğduğu yerde vefat etsin, İslam esaslarına göre yaşayanları Allah (cc) bağışlayacaktır.” (Tirmizi), “Fitne ve bozgun zamanında kulluk, bana hicret etmek demektir.” (Müslim)

 

HİCRETE HASRET

“Göç” diye karşılıyor lügatlar hicreti

Dilimiz hicrete hasret…

1 Ağustos 1987, Miladi takvim

Günümüz, yılımız hicrete hasret…

Sağdan okurdu kitabı dedem,

Gözümüz hicrete hasret…

Beklet diyor yolcuyu, gümrükte memur

Yolumuz hicrete hasret…

Batıya verildi komut

Yönümüz hicrete hasret…

Ayrık otları kapladı bahçeyi

Gülümüz hicrete hasret…

Kurudu mana iklimi

Gönlümüz hicrete hasret…

Ne kaldı bizde bizden?

Özümüz hicrete hasret…

Kızardı gurûb, akşam oluyor

Ömrümüz hicrete hasret…

Mermer mahşeri Karacaahmet

           Ölümüz hicrete hasret…           
             Prof. Dr. İsmail L. Çakan

                                                                                      

Evet; Hicret olmadan Medine, Medine olmadan da hicret mümkün değildir. Hicret; her şeyin bittiğini zannettiğin anda “yeniden diriliş”tir…Artık yol görünmüş, hedef belirlenmişti. Yolun rehberi ve lideri olan Efendimiz (sav) yürümeliydi… Sahabesi ve ümmeti arkasında, malıyla, canıyla ve her şeyiyle… Arkasına bakmadan, mümince bir duruşla ve tam bir teslimiyetle yürüyordu… Çünkü, MEDENİYETLER ANCAK YÜRÜMEKLE İNŞA EDİLEBİLİRDİ. YATANLAR MEDENİYETİ TÜKETİR, YÜRÜYENLER-YOLDA OLANLAR İSE MEDENİYET MİRASINI BÜYÜTÜR. Şartlar günün birinde aleyhinize gibi görünebilir. İşte o zaman Kabe’sinden ayrılmak zorunda kalan Sevgili Peygamberimiz’i hatırlayın ve en olumsuz şartlarda bile mümince duruşunuzu bozmayın, umudunuzu yitirmeyin zira şayet sen Allah yolunda isen, “ALLAH BİZİMLE”.  Her şart ve durumda yürüyenlere selam olsun ! Hicretiniz mübarek olsun…

 

İMAM-I GAZALİ'DEN… (vefatı 1111)

            - Ey oğul! Nasihat etmek kolaydır. Mühim olan onu tutup, gereğince amel etmektir. Bu ise çok zordur. Çünkü benlik ve nefis üstünlüğü olan kişilere nasihat acı gelir, yasaklanan işler ise onların kalplerine güzel ve cazip görünür.

 

            - Ey oğul istediğin kadar yaşa, nasıl olsa bir gün öleceksin. Dilediğini sev, nasıl olsa bir gün ayrılacaksın.

 

İstediğini yap, nasıl olsa bir gün hesabını vereceksin.

 

            - Hak yoluna girmek isteyene dört şey vacibtir:

 

a- İçinde hurafe ve bid'at olmayan doğru ve sağlam bir inanç.

 

b- Bir daha kusur islememek ve günaha girmemek hususunda nasuh tevbesi etmek.

 

c- Hak sahiplerinin senin üzerindeki haklarını onlar hoşnut oluncaya ve üzerinde hakları kalmayıncaya kadar ödemek.

 

d- Allah'ın emir ve yasaklarını bilecek kadar din bilgisini, dünyada kendini kurtaracak kadar da diğer ilimleri okuyup, öğrenmek.

 

İMAM-I ŞAFİİ HAZRETLERİ’NDEN… (vefatı 820)

- “Dünyada zahid ol, dünya malına bağlanma! Ahireti isteyici ol, onun için çalış! Her işinde Allahü teâlâyı hatırla. Böyle yaparsan, kurtulmuşlardan olursun. Ruhsat ve te’viller ile uğraşan âlimden fayda gelmez.” 

 

- “İnsanları tamamen razı ve memnun etmek çok zordur. Bir kimsenin bütün insanları kendinden hoşnut etmesi mümkün değildir. Bunun için kul, daima Rabbini razı ve memnun etmeye bakmalı, ihlas sahibi olmalıdır.”

 

- "İlmi, kibirlenmek, kendini büyük görmek için isteyenlerden hiçbiri felah bulmuş değildir. Ama ilmi tevazu için, âlimlere ve insanlara hizmet için isteyen, elbette felah bulur, kurtulur." 

 

- "Hiçbir kimse yoktur ki, dostu ve düşmanı olmasın. Madem ki böyledir, o halde Allahü teâlâya itaat edenlerle beraber bulun, onları sev." 

 

- "Resulullah’ın ve esbabının yolunda olmayanı havada uçar görsem, yine doğruluğunu kabul etmem." 

 

- "Kalbine ilahi bir nur penceresinin açılmasını isteyen şu dört şeyi yapsın:

 

1- Günün belli bir vaktinde yalnız kalsın ve huzura dalsın.

 

2- Midesini pek fazla doyurmasın.

 

3- Sefih kimselerle düşüp kalkmağı bıraksın, kötü kimselerle düşüp kalkmasın.

 

4- İlimleriyle yalnız dünyalık arzu eden kimselere yaklaşmasın." 

 

- "Kimin düşüncesi, arzusu, maksadı yemek içmek  ise; kıymeti, bağırsaklarından çıkardığı kazurat kadardır." 

 

- "Öğrenmenin meşakkatini ve acısını bir müddet tatmayan, hayatı boyunca cehaletin zilletini yudumlar." 

 

- "Allahü teâlâyı sevdiğini söylersin, halbuki, ona isyan edersin. Böyle sevgi olmaz. Eğer sevginde samimi olsaydın, Allahü teâlâya itaat ederdin. Çünkü seven, sevdiğine itaat eder."

 

  Hoşsâdalar   

bilinmezi bilir, kendini bilen...
 
 

HAYDİ NAMAZA!

haberler
 
Bize burdan ulaşabilirsiniz...
 
HOŞSÂDA MESSENGER
Üye ol! Sen de kazan!
 
 
46882 ziyaretçi
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol