Hoşsâda/166
 
“Âvâzeyi bu aleme Davud gibi sal,
Bâki kalan bu kubbede bir hoşsâda imiş”(Bâki)

H O Ş S Â D A


3 Nisan 2009 Cuma
sayı: 166


"KUTLU DOĞUM İNSANLIĞIN DOĞUMUDUR."

İSLAM’IN İZZETİ Mİ KÜFRÜN ZİLLETİ Mİ ?

- Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bir gazadan döndü. Mescide girerek iki rekât namaz kıldı. (Seferden her geldiğinde mescide girerek iki rekât namaz kılardı. Sonra kızı Hz. Fatıma’nın halini sorar, sonra ailesinin yanına giderdi.) Bir seferden geldi. Ailesinin yanına gitmeden önce Hz. Fatıma’nın yanına vardı. Fatıma Annemiz onu kapıda karşıladı. O’nun (babasının) (sav) yüzünü ve gözlerini öpüyor ve ağlıyordu. Rasûl-ü Ekrem: “Niçin ağlıyorsun?” diye sorunca Hz. Fatıma: “Ey Allah’ın Rasûlü! Seni rengin solmuş ve elbiselerin çürümüş olarak görüyorum. Bundan dolayı ağlıyorum” dedi. Resûl-ü Ekrem, ona:

“Ey Fatıma! Ağlama, Cena-bı Hak senin babanı öyle bir işle vazifelendirmiştir ki yeryüzünde çamurdan yapılmış hiçbir ev, kıldan yapılmış hiçbir çadır ve hiçbir otağ kalmayacaktır ki Allah o işle oraya ya izzeti veya zilleti sokacaktır. Öyle ki gecenin vardığı gibi o noktaya varacaktır”

Efendimiz (sav) buyuruyor: “Gece ve gündüzün vardıkları noktaya bu emir (İslam) varacaktır. Allah çamurdan yapılmış hiçbir evi ve kıldan yapılmış hiçbir çadırı bırakmayacaktır ki bu din oraya girmesin. Azizin izzetini, zelilin zilletini getirecektir. Bu öyle bir izzettir ki Allah İslâm ve İslâm ehlini onunla aziz kılar. Öyle bir zillettir ki onunla küfrü zelil kılar”.
(Tabarani, Ebu Nuaym, Hilye; Hakim, (Ebu Sa’lebe el-Kuşeni’den) Kenz’ul-Ummal, 1/77)


“SÖZÜN BİTTİ Mİ?”

- İslam’a davetin ilk ve zor yılları, çileli günler… Mekke dönemi… Bir gün Kureyşliler, Rasûlullah’ın (sav) önünde bir araya geldiler. Rasûl-ü Ekrem, Mescid-i Haram’da oturuyordu. Utbe b. Rabia, Kureyş’e: “Bırakın, onun yanına ben gideyim, onunla konuşayım. Umulur ki ben sizden daha fazla ona şefkat göstermiş olayım” dedi.

Bunun üzerine Utbe kalkarak Rasûl-ü Ekrem’in yanına gitti, oturdu ve dedi ki: “Ey yeğenim! (Rasûlullah’ın pederiyle akraba olduğundan dolayı böyle hitab etmiştir). Sen aile olarak bizim en şerefli ailelerimizdensin. Mevki bakımından bizden üstünsün. Sen kavminin içerisine öyle bir şey soktun ki senden önce hiç kimse kavminin içine senin soktuğun şeyin bir benzerini sokmamıştır. Eğer sen bu konuşma ile mal ve servet istiyorsan hepimizden mal bakımından daha zengin oluncaya kadar bunu kavmin senin için toplayacaktır. Eğer şeref istiyorsan seni müşerref kılarız. Kavminden hiç kimse senden şerefli olmaz. Sensiz hiçbir iş yapmayız. Eğer bu sana isabet eden cin felaketi ise ve cinden kurtulmaya gücün yetmiyorsa, hazinelerimizin hepsini verip, seni tedavi ettirmek için çaba sarfederiz. Eğer krallık istiyorsan seni kendimize kral seçeriz” dedi. Bu sözler karşısında İnsanlığın Efendisi Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem, Utbe’ye hitaben: “Ey Ebu Velid! Sözün bitti mi?” diye sorunca, Utbe: “Evet” dedi.

Rasûl-i Ekrem (sav) rivayete göre Secde suresini secdeyi emreden ayete kadar okudu ve secde etti. Utbe de ellerini arkasına bağlamıştı. Rasûl-ü Ekrem okumayı bitirdikten sonra Utbe ayağa kalktı. Kavminin cemaatine ne götüreceğini, ne diyeceğini bilmez şekildeydi. Onun geldiğini gördüklerinde aralarında: “Utbe sizin yanınızdan kalkıp gittiği gibi size geliyor” dediler. Utbe gelip yanlarına oturarak şöyle dedi:

“Ey Kureyş cemaati! Bana emrettiklerinizi Muhammed’le (sav) konuştum. Konuşmamı bitirdikten sonra öyle bir söz söyledi, öyle bir konuşma yaptı ki, Allah’a yemin ederim, onun bir benzerini hiçbir zaman işitmemiştim ve ona ne diyeceğimi bilemedim. Ey Kureyş cemaati! Bana bugün itaat edin, bundan sonra -isterseniz- hep isyan edin. Gelin, o kişiyi (Rasûl-ü Ekrem’i kastediyor) terkedin, ondan uzak durun. Allah’a yeminim olsun ki o, üzerinde bulunduğu vazifeyi terketmez. Onunla diğer Araplar arasından çekilin. Eğer o galib gelirse onun şerefi sizin de şerefinizdir. Onun izzeti sizin de izzetinizdir. Eğer mağlub olursa siz onun şerrinden başkasının vasıtasıyla kurtulmuş olursunuz!” Kureyşliler, Utbe’ye hitaben; “Ey Ebu Velid! Sen müslüman mı oldun? (veya sen galiba müslüman oldun)” dediler.
(Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 1/41-45)


“NEDEN GERİ KALDIN ?”

- Hz. Peygamber (sav) orduyu Mûte savaşına gönderdi. Zeyd b. Harise’yi kumandan tayin etti.

“Eğer Zeyd ölürse, kumandan Cafer’dir. Cafer de ölürse, kumandan Abdullah b. Revaha’dır” dedi. Abdullah (ra), cumayı kılmak için orduyla beraber yola çıkmadı. Hz. Peygamber (sav) onu gördü. Ona: - “Neden arkadaşlarından geri kaldın” diye sordu. Abdullah: “Cumayı seninle beraber kılmak için” diye cevap verdi. Hz. Peygamber (as): “Allah yolunda bir sabah vaktinde veya akşam vaktinde yürümen, dünya ve dünyadaki her şeyden daha hayırlıdır” buyurdu.
Bidaye, IV/242, Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 1/451


HEM SEVAP HEM DE ŞÖHRET OLUR MU ?

- Bir kişi, “Ey Allah’ın Resûlü, kimisi dünya için savaşır” dedi. Peygamberimiz (sav); “Onun ecri yoktur” buyurdu. Hz. Peygamber’in bu cevabı bir çok kimseye ağır geldi. Soru soran adama Hz. Peygamber’den bir daha sormasını istediler. “Belki de sen iyi anlatamadın?” dediler. Adam gelip bir daha, “Ey Allah’ın Resûlü! Bir kişi sözde Allah için savaşır, fakat bundan maksadı dünyalık elde etmektir. Bunun durumu nasıldır?” diye sordu. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem; “Onun herhangi bir ecri yoktur” cevabını verdi. Bu, halk üzerine çok ağır ve büyük bir felaket gibi çöktü. Adama,

“Tekrar Resûlullah’a git, üçüncü kez sor!” dediler. O da Hz. Peygamber’den üçüncü kez aynı soruyu sordu. Hz. Peygamber, “Onun ecri yoktur” buyurdu.

- Bir adam Hz. Peygamber’e gelerek, “Ey Allah’ın Resûlü, hem sevap, hem de şöhret için savaşa katılan kimseye ne vardır?” diye sordu. Hz. Peygamber aleyhisselam cevap olarak; “Hiç bir şey yoktur!” dedi. Adam meseleyi üç defa Peygamberimiz’den sordu.

Peygamberimiz de ona üç defa, “Hiç bir şey yoktur” diye cevap verdi. Sonra, “Allah amelden ancak halis olanı, hedefi Allah’ın rızası olan ameli kabul eder” buyurdu.
Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 1/483


BİR HURMANIN HESABI

- Hz. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem bir akşam yatarken yatağında bir hurma buldu ve onu yedi. Sonra da bunun zekat hurmalarından olma ihtimalini düşünerek sabaha kadar hiç uyumadı. Sabahleyin mübarek aileleri; “Ey Allah’ın Rasûlü’ Bu gece niçin uyumadınız” diye sordu. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdular: “Akşam yatarken yatakta bir hurma tanesi buldum ve yedim. Ancak daha sonra bunun, yanımızda bulunan zekat hurmalarından olabileceğini düşündüm ve bu yüzden de uyuyamadım.”


EY RABBİMİZ

Resûlullah (as), Medine’ye hicret için çıkarken şöyle dua etti:

“Hamd o Allah’a mahsustur ki, ben bir hiç iken beni yarattı. Ey Allah’ım! Dünyanın şiddeti, dünyanın felaketleri, gecelerin ve gündüzlerin musîbetleri hususunda bana yardımcı ol! Ey Allah’ım! Seferimde bana arkadaş ol. Geride kalan aile efradım hususunda benim halefim ol. Bana verdiğin rızkı bereketli kıl. Sana kulluk yapmam için bana kolaylık ver. Güzel ahlâk üzerinde beni sabit kıl. Ya Rabbi! Kendini bana sevdir. Beni halkın merhametine bırakma. Ey mustazafın Rabbi! Sen benim Rabbimsin. Senin gökleri ve yeri pırıl pırıl parlatan, karanlıkları söküp atan, keremli yüzünün nûruna sığınıyorum. Öyle bir nûrdur ki, geçmişlerin işleri onunla salâha kavuşmuştur. Beni gazabına uğratma ve bana dargınlık yüzünü gösterme. Bana verdiğin nimetlerin, benden geri alınmasından ve gazabının beni ansızın yakalamasından sana sığınıyorum. Senin rızan benim yanımda güç yitirdiklerimin en hayırlısıdır. Günahtan dönmek, ibadete yönelmek ancak seninle olur.”
Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 1/475

Rabbimiz’e hamd, Rasulullah Efendimiz’e salat-ü selam olsun. Vesselam.

 

  Hoşsâdalar  

 

 

bilinmezi bilir, kendini bilen...
 
 

HAYDİ NAMAZA!

haberler
 
Bize burdan ulaşabilirsiniz...
 
HOŞSÂDA MESSENGER
Üye ol! Sen de kazan!
 
 
46888 ziyaretçi
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol