Asrı Saadet Bilinci...

G E N Ç
H O Ş S Â D A

"Kendinle beraber başkalarının saadeti için 
yaşanan bir hayat,
yaşamaya değer erdemli bir hayattır."

 Asr-ı Saadet Bilinci…       

İMANINI ve ADALETİNİ ÖZLEDİĞİMİZ
HZ. ÖMER radıyallahu anh
 
İlk müminlerden ve Müminlerin emiri Ömer b. Hattâb radıyallahu anh… Müslümanlığını ilk olarak açıkça ilân eden, net ve tavizsiz insan, Hz. Ömer (r.a)… Rasulullah (sav)’ın el-Faruk yani Hakk ile batılı ayıran diye övdüğü Hz. Ömer (ra)… Adaletini özlediğimiz Ömer (ra)… İmanıyla, ilmiyle, salih ameliyle, ihlas ve samimiyetiyle, cihadıyla, cesaretiyle, siyasetiyle, idareciliğiyle ve adaletiyle önder insanlardan biri, Hz. Ömer radıyallahu anh…
İkinci Raşid Halife, İslâmı yeryüzüne yerleştirip, hakim kılmak için Resulullah (s.a.s)'in verdiği tevhidî mücadelede ona en yakın olan sahabilerden biri Hz. Ömer (r.a)… Kudüs, Suriye, Mısır, İran gibi önemli yerlerin Fatihi, Hz. Ömer (ra)… Bizansın ve Sasanilerin korkulu rüyası Ömer radıyallahu anh…      
Senden sonra oğlun Abdullah (ra) halife olsun dediklerinde, “Bir evden bir kurban yeter” buyurarak devlet başkanlığı ve yöneticiliğin ne kadar büyük bir sorumluluk ve vebal olduğunu dikkatlerimize sunan siyasette deha, mübarek insan, Hz. Ömer b. Hattab radıyallahu anh (Allah ondan razı olsun)…
 
HZ. ÖMER’İN MÜSLÜMAN OLUŞUNUN İLGİNÇ ÖYKÜSÜ
 
- Ömer (Rasulullah’ı öldürmek amacıyla) kılıcını kuşanarak yola çıktı. Benî Zühre kabilesinden bir kişi ona rastladı ve - “Ey Ömer! Nereye gidiyorsun?” diye sordu. Ömer; - “Muhammed’i öldürmek istiyorum” deyince, adam; - “Sen Muhammed’i öldürdüğün takdirde Benî Haşim ve Benî Zühre’den nasıl emin olabilirsin?” dedi. Ömer - “Bakıyorum, sen de sapıtmış, dinini terketmişsin” dedi. Adam; - “Sana bundan daha garib olanı söyleyeyim mi?” dedi. Ömer; -“O nedir?” diye sorunca, adam; - “Kızkardeşinle enişten de İslâm’a girdiler. Senin dinini terkettiler” dedi. Ömer tehdidler savurarak kız kardeşinin evine doğru gitti.
Oraya vardığında içerden bir okuma sesi duydu. Çünkü o sırada Habbab onlara Tâhâ suresini okuyordu. Habbab, Ömer’in ayak sesini duyunca evde bir yere saklandı. Ömer içeri girdi ve - “Kulağıma gelen bu okuma nedir?” diye sordu. Onlar; - “Aramızdaki konuşmadan başka birşey yoktur, ey Ömer!” dediler. Ömer; - “Herhalde siz sapıtmışsınız” dedi. Bunun üzerine, eniştesi; - “Ey Ömer! Belki de hak senin dininden başka bir yerdedir” deyince, Ömer ona yüklendi ve şiddetli bir şekilde onu hırpaladı. Kızkardeşi kocasını kurtarmak için Ömer’e yaklaşınca da bir yumrukla Ömer onun yüzünü parçaladı ve kanlar akmaya başladı. Kızkardeşi öfkelenerek; - “Ey Ömer! Senin dinin batıl bir dindir. Ben şahidlik ediyorum ki, Allah’tan başka ilah yok ve yine şahitlik ediyorum ki, Muhammed Allah’ın Rasûlü’dür” dedi. Ömer onlardan ümidini kesince; - “Bana şu okuduğunuz sayfayı verin de okuyayım” dedi. Kızkardeşi ona; “Sen necissin. Bu sayfaya ancak temiz olan insanlar el sürebilir. Kalk, yıkan, abdest al. Ondan sonra sayfayı verelim” dedi. Ömer kalktı, abdest aldı ve sayfayı alarak okumaya başladı:
“Muhakkak ki ben Allah’ım. Benden başka ilah yok. Bana kulluk et. Beni hatırlamak için namaz kıl” ayetine gelince; - “Beni Muhammed’in yanına götürün” dedi. Habbab bu sözü işitince ortaya çıkarak; - “Ey Ömer! Müjde olsun sana. Hz. Peygamber (sav), perşembe günü ‘Ey Allah’ım! İslâm’ı Ömer b. Hattab veya Amr b. Hişam’la (Ebu Cehil) aziz kıl!’ diye dua etmişti. Umarım ki, onun bu duası senin hakkında kabul edilmiştir” dedi. Hz. Peygamber (sav) o sırada Safa tepesinin altındaki evde kalıyordu. Ömer (ra) kalkıp oraya gitti. Hamza, Talha ve Sahabe’den bir grup kapıdaydı. Hamza onların Ömer’den korktuklarını anlayınca; - “Evet, bu gelen Ömer’dir. Eğer Allah Ömer’e hayr irade etmişse müslüman olup, Hz. Peygamber’e tâbi olacaktır. Eğer başka bir niyetle gelmişse onu öldürmek bize gayet kolay gelir” dedi. Allah’ın Rasûlü evdeydi. Ona vahy geliyordu. Ömer’in geldiğini görünce kılıcının kayışını tuttu ve - “Ey Ömer! Bu küfürden vazgeçmeyecek misiniz? Yoksa Allah Velid b. Muğire hakkında indirdiği zillet ve azabı sana da mı indirsin? Ey Allah’ım! Bu, Ömer b. Hattab’dır. Ey Allah’ım! Dini Ömer b. Hattab’la aziz kıl” buyurdu. Hz. Ömer, Rasûlullah’ın bu sözlerini dinledikten sonra
- “Ben senin Allah’ın Rasûlü olduğuna şahidlik ederim” dedi ve müslüman oldu. Ve - “Ey Allah’ın Rasûlü! Kâbe’ye gidelim” dedi.(VII/68; Bidaye, III/81 -İbn İshak da uzun olarak rivayet etmiştir-)
Hz. Ömer, Müslüman oldu ve İslâmi davette önemli bir aşama kaydedildi ve Allah (cc) Ömer’le putları yıktı. Hz. Ömer radıyallahu anh buyurur ki; “Müslüman olduğum zaman Müslümanlar hep bir ağızdan tekbir getirdiler ki bunların tekbir sesleri Mekke yollarında işitildi...”(Ebu Nuaym, Hilye, 1/41; Bezzar)
 
HZ. ÖMER’İN BİR RÂHİBİN DURUMUNA AĞLAMASI
 
       - Hz. Ömer radıyallahu anh, bir râhibin yanından geçerken (herhalde bu hadise Şam’a sefer yaptığı zaman olmuştur) durdu ve rahibi çağırdı. Ona - “Bu müminlerin emiridir!” denilince rahib kilisesinden çıktı. Hz. Ömer (ra), hastalanmış, benzi beti kaçmış, yorgun, dünyayı terketmiş bir kişi ile karşılaşmıştı. Onu o halde görünce Hz. Ömer ağladı.
Hz. Ömer’e onun hristiyan olduğunu, onun için niçin ağladığını hatırlatan bir kişiye “Bunu biliyorum. Fakat ona acıdım ve Cenabı Hakk’ın (Gaşiye suresinin 3-4.) ayetlerini hatırladım. Onun yorgunluğuna, bitkinliğine rağmen, ateşe girecek oluşuna acıdım” dedi. Beyhaki, İbn Munzir, Hakim (Ebu İmran el-Cüveni’den) Kenz’ul-Ummal, 1/175. Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 1/49.
 
 
HZ. ÖMER’İN CESARETİ ve KAHRAMANLIĞI
 
- “Hicret eden hiç kimseyi bilmiyorum ki, gizlice hicret etmesin. Ancak Ömer radıyallahu anh müstesnadır. O hicret etmek istediği zaman kılıcını boynuna, yayını da omzuna astı, elinde bir çok ok bulunduğu halde Kâbe’ye vardı. Kureyş’in ileri gelenleri de Kâbe’nin önünde oturuyorlardı. Yedi defa tavaf ettikten sonra makamın yanında iki rekât namaz kıldı. Sonra Kureyş’in halkalarına teker teker vararak, - “Burunları kırılasıcalar! Kim ki, annesi matemini tutsun, çocuğu yetim kalsın, hanımı dul kalsın istiyorsa, şu vadinin ötesinde benim karşıma çıksın!” dedi. Onun bu meydan okuyuşuna rağmen hiç kimse onun yoluna çıkmadı.”Kenzü’l-Ummal, IV/387 (İbn Asakir, Hz. Ali’den). Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 2/5
 
HZ. ÖMER’DEKİ ALLAH KORKUSU     
 
- Âmir b. Rabîa şöyle anlatıyor: Hz. Ömer’i gördüm; yerden bir saman çöpü alarak şöyle dedi: -“Keşke ben de senin gibi bir saman çöpü olaydım. Keşke hiç yaratılmamış olaydım. Keşke ben bir hiç olaydım ve annem beni doğurmayaydı. Keşke unutulup gideydim.” [1]
- Hz. Ömer şöyle demiştir: - “Eğer gökten birisi seslenerek “Ey insanlar! Biriniz hâriç hepiniz cennete gireceksiniz!” deseydi o kişinin ben olmasından korkardım. Yine gökten seslenilerek “Ey insanlar! Biriniz hâriç hepiniz cehenneme gireceksiniz!” denilmiş olsaydı o bir kişinin de ben olmasını ümit ederdim.” [2]
[1] İbnü’l-Mübarek, İbn Sa’d, İbn Ebi Şeybe, Müseddid ve İbn Asakir. [2] Ebu Nuaym, Hilye I/53 (Hz. Ömer’den).
 
İMAN MECLİSLERİ…
 
- Hz. Ömer bir veya iki arkadaşının elinden tutar ve “Kalk da gidelim, imanımızı artıralım” der ve sonra bir kenara çekilerek Allah’ı zikrederlerdi. [1]
- Biz Muaz’la beraber yürüyorduk. Bize “Oturunuz ve bir saat iman edelim!” dedi.[2]
[1] Kenz, I/207 (İbn Ebi Şeybe ve Le’lekâi, Ebuzer’den). [2] Ebu Nuaym, Hilye, I/235 (Esved b. Hilâl’den).
 
İLİM İÇİN NÖBET
 
- Hz. Ömer şöyle anlatıyor: Ensar’dan olan bir komşumla birlikte Benî Ümeyye b. Zeyd kabilesinin oturmakta olduğu, Medine’nin dış mahallelerinden birinde oturuyorduk. Onunla, Hz. Peygamber’in yanına bir gün o bir gün de ben gitmek üzere anlaşmıştık. Böylece sırası gelen sabahleyin Hz. Peygamber’in yanına gidiyor ve akşam döndüğünde o gün gelen vahiyleri ve cereyan eden hadiseleri arkadaşına anlatıyordu...Buhari I/19 (İbn Abbas’tan).
 
“ONU NAMAZ İLE AYILTIN.”
 
- Misver b. Mahreme şöyle anlatıyor: Hz. Ömer yaralandığı zaman yanına girdim. Üstüne bir örtü örtmüşlerdi. - “Nasıl oldu?” diye sordum. - “Gördüğün gibidir (baygın halde yatıyor)” dediler. - “Onu namaz ile ayıltın. çünkü ona namazdan daha fazla korku veren bir şey yoktur” dedim. Bunun üzerine halk; - “Ey Mü’minlerin Emîri, kalk namaz vakti geçiyor” dediler. Hz. Ömer
- “Ya Allah” diyerek kalktı ve - “Namaz kılmayanın İslâm’da hakkı yoktur, (Namaz mı? Allah’a yemin ederim ki, namaz vakti gelmiş ise, namazı kılmayanın İslâm’da nasibi yoktur!”)dedi ve yarasından kanlar aktığı halde abdest alıp, namaza durdu. (Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 3/372)    

HZ. ÖMER’İN NAMAZDA AĞLAMASI
 
- Ben sabah namazında safların en sonunda olduğum halde Hz. Ömer’in Yusuf suresini okuduğunu ve ağladığını işittim. “Ben üzüntümü ve tasamı yalnız Allah’a arzederim...” (Yusuf: 12/86) âyetine gelince, ağlamaktan tamamlayamadı ve yarıda bıraktı”
- Hz. Ömer’in arkasında namaz kıldım. Üç saf arkada olduğum halde onun ağlayışını işittim. (Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 3/411.)
 
“EĞER ŞU ÜÇ ŞEY OLMASAYDI…"    
 
- Hz. Ömer (ra) şöyle diyor: “Eğer şu üç şey olmasaydı ölüp Allah Teâlâ’ya kavuşmayı arzu ederdim: Birincisi; Allah için cihada çıkıp yolculuk yapmak, ikincisi; secde ederek alnımı Allah için toprağa koymak, üçüncüsü ise; hurmanın güzelini seçtikleri gibi sözün güzelini de seçmeye çalışan bir toplumun içerisinde bulunmaktır.” [1]
- Hz. Ömer (ra) müslümanlara şöyle demiştir: “Hacca gidiniz; çünkü o Allah Teâlâ’nın emretmiş olduğu sâlih amellerden biridir. Ancak cihat ondan daha üstündür.” [2]
 
“O MEÇHUL ADAM VAR YA…”
 
- Hz. Ömer (ra) yanında oturanlara; -“Sevap yönünden insanların en büyüğü kimlerdir?” diye sordu. Onlar da oruçtan, namazdan söz ederek; - “Mü’minlerin emirinden sonra, ecir bakımından falan falan kimseler büyüktür” diye cevap verdiler. Hz. Ömer (ra); - “Atının gemini tutarak İslâm ülkesinde koruyuculuk yapan ve canavar mı yiyecek zehirli bir hayvan mı sokacak, düşman mı yakalayacak diye hiç bir tehlikeyi umursamayan o meçhul adam var ya, işte o saydığınız kimselerden de, mü’minlerin emirinden de kat kat üstündür” dedi. [1]
[1] Kenzü’l- Ummal, II/289.
 
Dünyaya dalmak ne büyük tehlike…
 
- Bir defasında da Hz. Ömer (ra), Abdullah el-Ansi’nin Şam’da mülk edinip bir tarlayı ektiğini (dünyaya dalıp, ibadeti ve cihadı unuttuğunu) duyunca Abdullah’ın ekinini yağma ettirerek ona “Sen kafirlerin boynundaki zilleti alıp kendi boynuna koydun” dedi. (İsabe, III/88 (İbn Aiz’in Meğazi’sinden). Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 1/461)
 
 
HZ. ÖMER’İN ADALETİNDEN ÖRNEKLER…
 
Hz. Ömer (ra); “Sıradan Bir Müslümanla Beni Bir Tutmak Zorundasın”    
- Hz. Ömer’le Übeyy b. Ka’b arasında bir anlaşmazlık çıktı. Hz. Ömer; - “Aramızda birisini hakem yapalım” dedi ve böylece Zeyd b. Sâbit (ra) üzerinde karar kıldılar. Sonra kalkıp onun yanına gittiler. Hz. Ömer, Zeyd’e; - “Biz bir konuda anlaşmazlığa düştük ve aramızda hükmetmen için de sana geldik. Seni çağırtmadım çünkü davacılar hakemin ayağına gider” dedi. Zeyd b. Sâbit (ra), odanın üst başını göstererek; - “Ey Mü’minlerin Emîri! Şöyle buyur!” dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer ona; - “Bu yaptığın bir adaletsizliktir. Çünkü benim de hasmımla yanyana oturmam gerekiyor” dedi. Sonra ikisi birlikte Zeyd’in önünde diz çökerek oturdular… Hz. Ömer yemin ederek şunları söyledi: “Zeyd, Ömer’le en sıradan bir müslümanı bir tutmadıkça kadılık görevinde bulunamaz. Kenz III/174 (İbn Asakir, Said b. Mansur ve Beyhaki, Şa’bi’den).
 
“ALLAH (cc), BUNU ÖMER (ra)’dan ELBETTE SORACAKTIR”
- Bir defasında Eslem'le birlikte Harra taraflarında (Medine'nin dış bölgesi) dolaşırlarken ışık yanan bir yer gördü ve Eslem'e; "şurada, gecenin ve soğuğun çaresizliğine uğramış biri var. Haydi onların yanına gidelim" dedi. Oraya gittiklerinde bir kadını iki çocuğuyla üzerinde tencere bulunan bir ateşin etrafında otururken gördüler. Hz. Ömer, onlara; "Işıklı aileye selâm olsun" dedi. Kadın selâmı aldıktan sonra yanlarına yaklaşmak için izin alan Hz. Ömer ona yanındaki çocukların neden ağladıklarını sordu. Kadın, karınlarının aç olduğunu söyleyince, Hz. Ömer merakla tencerede ne pişirdiğini sordu. Kadın, tencerede su bulunduğunu, çocukları yemek pişiyor diye avuttuğunu söyledi ve; "Yüce Allah, bunu Ömer'den elbette soracaktır" diye ekledi. Hz. Ömer, ona; "Ömer bu durumu nereden bilsin ki?" diye sorduğunda kadın; "Madem bilemeyecekti ve unutacaktı neden halife oldu" karşılığını verdi.
Hz. Ömer bu cevap karşısında irkilerek Eslem'le birlikte doğruca erzak deposuna gitti. Doldurdukları yiyecek çuvalını Eslem taşımak istedi. Ancak Hz. Ömer (r.a); "Kıyamet gününde benim yüküme ortak olacak değilsin. Onun için bırak da yükümü kendim taşıyayım" diyerek buna izin vermedi; çuvalı omuzuna aldı ve kadının bulunduğu yere götürdü. Orada bizzat yemeği Hz. Ömer (r.a) hazırlayıp pişirdi ve onları doyurdu. Eslem; "O, ateşe üflerken şakakları arasından çıkan dumanları seyrediyordum" demektedir. Hz. Ömer oradan ayrılırken kadın; "Siz bu işe Ömer'den daha layıksınız" dedi. Hz. Ömer; "Ömer'e dua et. Bir gün onu ziyarete gidersen beni orada bulursun" dedi.
 
- Amr İbnü’l-As (ra), Mısır’dan bir mektup yazarak, Hz. Ömer’e; - “Biz senin için mescidin yanında bir ev yeri ayırdık; bu hususta emriniz nedir?” diye sordu. Adaletini özlediğimiz mübarek insan, Hz. Ömer (ra) de ona; - “Hicaz’da oturan bir kişi için Mısır’da ev mi yapılırmış?” şeklinde tarihi bir cevap yollayıp orayı müslümanlar için pazar yeri yapmasını emretti.(Kenz III/148 (İbn  Abdi’l-Hakem, Ebu  Salih el-Gıfari’den).
- Talhâ (r.a.) bir gece evinden çıkan Hz. Ömer’i takip etti. Hz. Ömer (ra) iki eve uğradı ve bunlarda bir müddet kaldıktan sonra çıktı. Sabah olunca Talhâ (ra) o evlerden birine gitti. Orada iki gözü kör ve kötürüm bir ihtiyar kadın oturmaktaydı. Talhâ, kadına; - “Dün gece gelen kişi buraya niçin geliyor?” diye sordu. Kadın da; - “O kişi şu zamandan beri gelir ve benim ihtiyaçlarımı karşılar, ortalığı siler süpürür” diye cevap verdi. Bunun üzerine Talhâ kendi kendisine - “Ey Talhâ! Annen senin matemini tutsun! Sen Ömer’in sırlarını mı araştırıyorsun?” dedi.(Ebu Nuaym, Hilye, I/48 (Evzai).
- Abdullah b. Ebî Hadred el-Eslemî şöyle anlatıyor: Hz. Ömer’le birlikte Câbiye’ye gitmiştik. Orada dilenmekte olan yaşlı birisini gördük. Hz. Ömer onun kim olduğunu sordu. - “Zımmîlerden biridir; yaşlanmış ve zayıf düşmüştür. Artık bir iş yapamadığından dileniyor” dediler. Bunun üzerine Hz. Ömer ondan cizye alınmamasını emrederek; - “Siz, zayıf düşüp eli iş yapamayacak hale gelinceye dek ondan cizye aldınız. Şimdi ise onu kendi haline terketmişsiniz. O da dilenmek zorunda kalmış” dedi ve bu yaşlı adama beytü’l-maldan on dirhem maaş bağladı.Kenz II/301 (İbn Asakir ve Vakidi’den).
 
YANLIŞA DUR DEMEK…
 
- Hz. Ömer (ra) bir gün insanlara; - “Sefih ve edepsiz bir kimsenin onun bunun namuslarına dil uzattığını gördüğünüzde sizi, onu engellemeye çalışmaktan alıkoyan şey nedir?” diye sordu. “Biz onun dilinden korkuyoruz!” dediler. O zaman Hz. Ömer şöyle buyurdu: “Ona engel olmaya çalışmanız (gayret etmeniz) sizlere en azından bir şehit sevabı kazandırır.”(Kenz II/139 (İbn Ebi Şeybe, Ebu Ubeyd, el-Garib’inde, İbn Ebi’d-Dünya’dan).    
- Hz. Ömer (ra) halk’a birşeyi yasaklamak istediğinde uygulamaya kendi ailesinden başlar ve onlara - “Sakın herhangi birinizi bu yasakladığım şeyi yaparken görmeyeyim. Böyle birşeye kalkışacak olursanız size başkalarına verdiğim cezanın kat kat fazlasını veririm” derdi. (Kenz II/141 (İbn Sa’d ve İbn Asâkir, İbn Ömer’den).
- Hz. Ömer (ra) buyurdular: “Kim müslümanların işlerinden herhangi birinin başına getirilecek olursa, Allah yolunda kınayıcıların kınamalarından korkmasın. Nefsini ıslaha yönelsin ve emri altında bulundurduğu kişilere nasihat etsin.” (Kenz III/164 (Beyhaki, Said b. Yezid’den).
 
 HZ. ÖMER’İN MÜBAREK SÖZLERİNDEN ve KONUŞMALARINDAN…
 
Hakkı Batıla Karıştırmamak İçin İlim Şart…
- İlmin zirvelerin olan Hz. Ömer (ra), ordu kumandanlarına; “Allah’ın dininde anlayış sahibi olmaya çalışınız. Çünkü bâtılı hak görerek bâtıla tabi olan bir kimsenin mazereti yoktur. Hakkı bâtıl görerek onu terkedenin de mazereti yoktur” diye mektup yazdı. (Kenzü’l-Ummal, V/228.)
 
İlmin Âdâbı
 
- Hz. Ömer radıyallahu anh şöyle buyurmuştur: “İlmi öğrendiğiniz gibi halka da öğretiniz. İlim için vakar ve sekîneti (ağırbaşlılığı) de öğreniniz. Kendisinden ilim aldığınız ve kendilerine ilim öğrettiğiniz kişilere karşı alçakgönüllü olunuz! Zorba âlimlerden olmayınız ki cehaletiniz ilminize üstün gelerek cahil ve bilgisiz insanlar durumuna düşmüş olmayasınız.”(Câmiu’l-Beyâni’l-İlm I/135.)
 
“Sizin İçin Kur’an’ı İşine Geldiği Gibi Yorumlayan Kişiden Korkuyorum…”
 
- Hz. Ömer minberde; - “Bilgili münafıktan sakınınız!” dedi. Sahabiler; - “Bilgili münafık da nasıl olur?” deyince, Hz. Ömer; “O, hak ile konuşur, fakat münker ile amel eder” dedi. (Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 3/540-541.)
 
- Hz. Ömer bir gün adamın birine şöyle nasihatta bulundu: ‘Diğer insanlarla meşgul olup da kendi nefsini unutma. Çünkü bunun zararı onları değil dönüp dolaşıp seni bulur. Her zaman için dengeli hareket et ve amaçsız birşey yapma; çünkü her yaptığın amel defterine yazılır. Bir kötülük işlediğinde arkasından hemen bir iyilik yap ki bu, işlemiş olduğun o kötülüğü silsin”.
- Hz. Ömer adamın birine şöyle nasihat etti: “Sana eziyet veren şeylerden uzak dur. Kendine iyi ve faydalı bir dost edin, ki böyle birisini çok nadir bulabilirsin. Bir iş yapacağın zaman, içlerinde Allah’tan korkan kimselerle istişarede bulun, çünkü Allah Teâlâ “Allah’tan, kulları içinde ancak alimler korkar” (Fâtır: 35/28) buyurmaktadır”(Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 3/257.)
 
İstişare Konusunda Hz. Ömer’in Beliğ Bir Hutbesi;
 
- Hz. Ömer radıyallahu anh, İran Seferi öncesi sahabeyle istişarede bulundu. Ordunun sağ ve sol kanatlarına Zübeyir’le Abdurrahman b. Avf’ı (Allah Teala onlardan razı olsun) kumandan tayin ettikten sonra kalktı ve şu hutbeyi okudu:
“Ey insanlar! Allah, İslâm üzerinde Müslümanları toplamıştır. Kalplerin arasına ünsiyet koymuştur. İslâm tüm müminleri kardeş yapmıştır. Müslümanlar aralarındaki meselelerde bir vücut gibidirler. Vücudun bir parçasına isabet edenden, diğer parçaları da etkilenir. Müslümanlar bütün işlerini kendi aralarında istişare ile yapmalıdırlar.…” (İbn Cerir, IV/83 (Seyf yoluyla)
Yöneticinin Özellikleri…
 
- Hz. Ömer (ra), “Halife (Müminlerin Reisi, Yöneticisi) olmak için, hırçın olmadan sert, gevşek olmadan yumuşak, israfçı olmadan cömert ve cimri olmadan tutumlu olmak gerekir. Eğer bu vasıflardan bir tanesi adamdan düşerse, diğer üçü de yıkıma uğrar” dedi.(Abdurrezzak)
- Hz. Ömer (ra) sonra devam etti: “Bu vasıflara da ancak şu kimseler sahip olabilir ki, haksızlığa göz yummaz, menfaat peşinde koşmaz, davranışlarında gösteriş bulunmaz, ağzıyla tek bir kelime söylemez, fakat azminde sebat eder, kendinin ve yakınlarının aleyhine dahi olsa hak ile hükmetmekten ayrılmaz.”(Kenzü’l-Ummal, III/165 (Abdurrezzak, İbn Asakir ve başkalarından)
 
- Hz. Ömer, Ebu Musa el-Eş’arî’ye şunları yazmıştır: “Kuvvet çalışmaktadır. Ey Ebâ Musa! Sakın bugünün işini yarına bırakma. Böyle yapacak olursan işler bir dağ gibi yığılır. Hangisinden başlayıp hangisini yapacağını şaşırırsın. Bu yüzden birçok aksaklıklar ortaya çıkar; işlerin büyük bir çoğunluğunu da yapamazsın. Biri ahiret diğeri ise dünya için olan iki şeyden birini seçmek durumunda kalırsanız siz âhiret için olanı seçiniz. Çünkü dünya fâni, âhiretse bâkidir. Ey Allah’ın kulları! Her halûkarda Allah’tan korkunuz. Allah’ın kitabını öğretiniz. Çünkü o ilimlerin kaynağı ve kalblerin cilasıdır.”Kenz VIII/208 (İbn Ebi Şeybe, Dahhak’tan).
 
- “Bu dünyada sana verilen rızıklarla yetin. Çünkü Rahman, rızık bakımından bazı kullarını diğerlerinden üstün kılmıştır. Bu, Allah Teâlâ’nın kullarını denediği imtihanlarından biridir. Böylece O, kendisine bol rızık vermiş olduğu kişinin bunun şükrünü eda edip etmediğini denemektedir. Rızkın şükrü ise Allah Teâlâ’nın onun için koymuş olduğu hakların ödenmesidir.” [2]
- Hz. Ömer şöyle buyurmuştur: “Allah Teâlâ kendilerine verilenlere şükreden kişilerin rızıklarını daha da artırır. O halde siz rızkınızın artması için şükrünüzü artırınız. Bu konuda Allah Teâlâ “Eğer şükrederseniz elbette size (nimetimi) artıracağım...” (İbrahim: 14/7) buyurmaktadır.” [3]
[2] Kenz II/151 (İbn Ebi Hatim, Hasan-ı Basri’den).
[3] Kenz II/151 (Dineveri’den).
 
- Hz. Ömer şöyle buyurmuştur: “Sakın yeme ve içmede aşırıya gitmeyiniz. Çünkü tıkabasa yeyip içmek vücudu bozduğu gibi çeşitli hastalıklara da yol açar. İnsanda ibadetlere karşı tembellik ve üşengeçlik doğurur. Her hususta olduğu gibi yeme-içme hususunda da daima normal bir şekilde hareket ediniz. Çünkü bu vücut için daha yararlı ve israftan da uzaktır. Şunu da unutmayınız ki Allah Teâlâ şişman âlimlere buğzeder ve böylelerini sevmez. İnsan şehveti dinine galip gelmedikçe helak olmaz”
 - “Köleleriyle (hizmetlilerinizle) birlikte yemek yemekten tiksinenlere Allah Teâlâ merhamet nazarıyla bakmaz”.
 
“ALLAH TEALA, HZ. ÖMER (ra)’DAN RAZI OLSUN”
 
- İbn Abbas (ra) şöyle anlatıyor: Hz. Ömer yaralandığında yanına giderek şunları söyledim;
“Ey Mü’minlerin Emîri! Seni cennetle müjdeliyorum. Çünkü sen Hz. Peygamber’le uzun bir süre arkadaşlık yaptın, ona çok büyük yardımlarda bulundun. Sonra müslümanların başkanı oldun ve bu konuda büyük başarılar gösterip görevini hakkıyla yerine getirdin”. Bunun üzerine o şöyle dedi:
“Ey Abbas oğlu! Sen beni cennetle müjdelemektesin! Bense, kendisinden başka ilah olmayan Allah’a yemin ederim ki dünya ve içindekilerin hepsi benim olsaydı o dehşetli günü görmemek için hepsini verirdim. Başkanlık konusuna gelince yemin ederim ki bu konuda günahımla sevabım eşit olsun, bu benim için yeterlidir. Geriye bir tek ümidim kalıyor; o da Hz. Peygamber’le olan arkadaşlığımdır.
Muaviye, bir gün İbn Abbas’a; ‘Ömer b. Hattab (ra) hakkında ne diyorsun?’ dedi. İbn Abbas şöyle konuştu:
‘Allah Ebu Hafs (Hz. Ömer)’dan razı olsun. Allah’a yemin ederim ki o İslâm’ın dostuydu, yetimlerin sığınağıydı. İmanın merkezi idi. Zayıfların, korkanların kalesiydi. Halk için bir sığınaktı. Halka yardımcıydı. Allah için çalıştı, sabır gösterdi, yaptıklarının karşılığını Allah’tan istedi. Allah da dini galib getirdi, memleketler fethedildi. Allah yeryüzünün çeşitli yerlerinde zikredildi. Sahralarda, tepelerde, etraflarda, bölgelerde hep Allah zikredildi. Ömer fahiş sözleri söylemek anında vakurdu. Korkunç devirlerde de, genişlikte de Allah’ı çokça zikrederdi. Her zaman Allah’ı zikrederdi.’ dedi.
- Allah’ın Rasûlü (sav); “Kim Ömer’e buğzederse, bana buğzeder. Kim Ömer’i severse, beni sevmiştir.” buyurdu. Heysemi, IX/69 (Taberani, Ebu Said el-Hudri’den).
(Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları)

bilinmezi bilir, kendini bilen...
 
 

HAYDİ NAMAZA!

haberler
 
Bize burdan ulaşabilirsiniz...
 
HOŞSÂDA MESSENGER
Üye ol! Sen de kazan!
 
 
46861 ziyaretçi
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol